ALİTHİA, konuyla ilgili haberinde bu karar nedeniyle KKTC Cumhurbaşkanı
Rauf Denktaş'ın Fransa'ya "saldırdığını" da yazdı.
MAHİ,
"Vive La France" başlıklı bir yazısında parlemento kararını
alkışlarken, HARAVGİ aynı konuda "Soykırımın Tanınması" başlıklı bir
yazı yayımladı. "Gerçeğe ve adalete dayanan bir isteme gösterilen yaklaşım
olduğu" iddia edilen kararın Türkleri ayağa kaldırdığı belirtilen yazıda,
"Bu karar geçmişte alınmış olsaydı, Kürtler'e karşı ağır baskılar ve
cezaevlerindeki son şiddet olaylarından belki de kaçınılabilirdi" şeklindeki
görüşe yer verildi.
SİMERİNİ aynı konudaki yazısında Türkiye'nin, Fransa'ya müeyyide
uygulama tehdidinde bulunduğunu iddia etti ve "Ankara dişlerini gıcırdatmış
olabilir, ancak bu gıcırtdatma Fransız Parlementerlerin kulaklarına ulaşmadı"
diye yazdı.
CYPRUS MAİL konuyla ilgili bir yazısında, Fransız Parlamento kararının
Ankara'ya "bomba gibi" düştüğünü ve sert tepkilere neden olduğunu yazdı.
Kıbrıslı Türkler'in emperyalist Fransa'yı kınadığını bildiren gazete, Güney
Kıbrıs'ta yaşayan Ermeniler'in, kararı büyük bir çoşkuyla karşıladığını
ileri sürdü. Gazeteye göre Ermeniler'in Rum Temsilciler Meclisi'ndeki temsilcisi Petros
Kalaycian dün verdiği demeçte, Güney Kıbrıs'taki Ermeniler'in, "Ermeni
Soykırımı ile ilgili tartışmasız gerçeklerin resmi olarak tanınmasından dolayı
minnettarlık içinde olduklarını" söyledi.
Rum basınındaki sevinci daha iyi gösterebilmek için
bazı yorumlara yer vermek istiyorum;
MAHİ: YOL AÇILDI
Fransız Meclisinin Ermeni Soykırımını tanımasından
sonra, sıra bizim verdiğimiz kurbanların tanınmasına geldi. Bunun yolu da açıldı.
'Işıklar Kentinde' yani Paris'te benimsenmiş olan bu karar, aynen bir fener gibi diğer
ülke siyasi liderlerini de aydınlatmalı, bizim verdiğimiz kurbanları da
tanımalarına yol açmalı ve Türkiye'nin haklarımızı kabulü sağlanmalıdır. Zira
Türkiye, onlarca yıldan beri, Devletler hukuku kuralarına uymamaktadır. Fransa yolu
açmış ve artık Avrupalılar - sadece onlarla sınırlı kalmamalı tabii ki - da
Fransızların yolunu izlemelidir. Bunu beklediğimiz ülkeler arasında Birleşik
Amerika da bulunuyor. Özellikle Amerika'daki yeni yönetimin Dışişleri Bakan
Yardımcılığına Ermeni asıllı Edward Dericiyan'ı atamasından sonra, bu beklentimiz
daha da artmış bulunmaktadır. (20.01.2001 yorum)
MAHİ: VIVE LA FRANCE
Birleşik Amerika'nın yeni Başkanı George W. Bush'un,
Dışişleri Bakanlığında ikinci derecede önemli mevkie Türkiye'nin başlıca
eleştiricileri arasında bulunan Edward Nariciyan'ı (Metinde aynen) ataması, Fransız
Parlamentosunun 1915 yılında işlenmiş olan Ermeni Soykırımını oybirliği ile
tanıyan tarihi kararının alınmasında önemli bir rol oynadı. 1915'te işlenmiş olan
Ermeni Soykırımının tanınması ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı atamasının
yapılmasından hemen sonra oldu ve Türkiye-Fransa ilişkilerini altüst etti.
Fransız Parlamentosunun OYBİRLİĞİYLE benimsediği bu
kararla Ermenilerin hakları tanınmış oluyor ve Fransız Parlamenterlerin bu
kararlarıyla gurur duymaları gerekiyor. Fransa'nın kararı Türkiye'yi manganın
karşısında duvara dayanmaya mahkum etti.
Fransa örneğini, bugün Türkiye ile flört ederek
kucaklaşmakta olan başka Avrupa ülkeleri de izleyecek, küçük ve güçsüz ülkelerin
halklarını katleden, Ermeniler ile başlayan, Pontuslulara dönen ve bugün de
Kıbrıs'ta benzeri hareketleri gündeme getirenlere karşı tutumlarını
değiştirecekler midir? Böyle bir gelişme olursa bu, çok takdir edilecek bir hareket
olacaktır.
Ümit ediyoruz ki Fransız Parlamentosu sadece Ermeni
katliamı ile yetinmeyecek Türkiye'nin 1974 darbesini de resmen kınayacak kararı da
alacaktır. Bu kararla diğer Avrupa ülkelerini de 'etkileyerek ,onların da şimdi
Türkiye'ye karşı tutumlarını gözden geçirmelerine yol açacaklarını ümit
ediyoruz. (20.01.2001 Ath. ALİSTRATLİS yorum)
POLİTİS: ERMENİLERİN `İLK ADIMI'
Elektronik Postamda biraz önce Amerika'daki Ulusal Ermeni
Komitesince gönderilen bir mesaj buldum. Bu elektronik mesajda pek fazla gösterişe ve
milliyetçilik coşkusuna kapılmadan, Fransız Parlamentosunun oybirliğiyle benimsemiş
olduğu karar etrafında çeşitli görüşler belirtmektedir. Ancak bende izlenim
bırakan husus, Ermeni Komitesinin, bu mesajda Fransız Parlamentosunun kararı hakkında
tek bir defa görüş belirtmesi ve bunu da 'Ermenilerin soykırımının tanınmasına
dair mücadelesinin ilk adımını teşkil ediyor' şeklinde tanımlaması oldu. Demek
oluyor ki Ermeniler, 86 yıl sonra dikkatle ve fazla gürültü yaratmadan bu 'ilk
adımı' görme onurunu yaşadılar. Şimdi de yollarına devam ederek ikinci, üçüncü
vs adımları atmaya doğru ilerleyecekler. (20.01.2001 Kostas KONSTANTİNU yorum)
POLİTİS: VAROLMAYAN KAHRAMANLIK
Büyük dedelerinin işlemiş oldukları bir suçun
hatırasının her tazelenmesine karşı bugünkü Türkler neden sinirlenip köpürmekte
ve sonra da celallenerek çileden çıkmaktadırlar? Tarihlerinde açılmış bunca kara
deliğin bulunamayacağının, bunların kapanması gerektiğinin sınırları
dışındakiler tarafından her hatırlatılmasında ısrar edenlerin hareketlerini
gördüklerinde neden elektrik şokuna uğramışa dönmektedirler?
Jön Türkler 1915 yılında Ermenilere yaptıklarını,
1919'ta Pontuslulara, 1922 yılında da Küçük Asya'da Rumlara tekrarladılar.
Durmadılar. Bugüne kadar devam ettiler. Kıbrıs'ta, Gökçeada ve Bozcaada'da,
Kürdistan'da yaptıkları arasındaki tek farklılık suçun boyutlarında idi. 'Diğer'
1,5 milyonu yok etmeniz, solcuyu, Kıbrıslı Rumu veya herhangi bir diğer rahatsızlık
vereni katletmeniz için gerekli olan işte o ruhi ortamdır. Türklerin tarihlerinden
derinden derine utanç duyduklarını ve vicdanlarının sızlaması yüzünden tepki
gösterdiklerini savunanlar hata işlemektedirler. Gerçek sanırım bunun tamamen
tersidir. Türkler aslında, Ermenileri, Yunanlıları, Bulgarları ve Kürtleri
yendikleri için gurur duymaktadırlar. Kendilerinin olmayan topraklar üzerine
kurdukları bir vatana sahip bulundukları ve bunun büyük bir ülke olmasından dolayı
gurur duymaktadırlar.
Şimdi Türkiye ve Fransa, soğuk savaş ortamına
giriyorlar. Buna sebep tabii Fransa'nın Ermeni soykırımını tanımasının Türklerin
vatanseverlik duygularını rencide etmesidir. Bu zıtlaşma ve rekabetin nereye kadar
varacağını ve Fransa'nın, tıpkı Birleşik Amerika'nın yaptığı gibi, geri adım
atıp atmayacağını kimse kestirememektedir. Ne ki bunun pek fazla önemi
bulunmamaktadır. Asıl önemli olan bu durumun Türkiye için kabus gibi daima
varolacağıdır. (21.01.2001 Yorğos TZİVAS yorum)