"ERMENİ SOYKIRIMI" İDDİASI


ğEDİTÖRDEN
ğKIBRIS'TAN HABERLER
ğKIBRIS TÜRK ÜNİVERSİTELERİ
ğKİM KİMDİR ?
ğFİLATELİ
ğKİTAP
ğKIBRIS TÜRK MUTFAĞI
ğİLETİŞİM
ğASKER MEKTUBU
ğLİNKLER

 ANA SAYFA

e@mail

 Sayfa yenilemelerinden ve yeni başlıklardan haberdar olmak istiyorsanız e-mailinizi yazın.



    

Editör
Metin ÇETİN

webmaster&desing
Oğuz ÇETİN

 

  Ermeni Soykırımı iddialarının gündeme gelmesinin ardından ortaya çıkan belgeler, Ermenilerin soykırımına uğramak bir yana, Türklere karşı soykırıma kalkıştığını ortaya koyuyor.

Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü konuyla ilgili üç kitap yayımladı.

Araştırmacı-Yazar Aytunç Altındal, 1885-1920 yılları arasında Ermeni nüfusunun yoğunlukta olduğu bölgelerde görev yapan 550 yabancı doktorun hazırladığı defin raporları, reçeteler ve hastane kayıtlarına ulaştı.

Bu arada İş Bankasından bana gelen e-mail’i bilginize sunmak istiyorum;

Sayin METIN CETIN,
Ermeni Sorunu 1. Dunya Savasi' ndan bugune Turkiye' yi en cok mesgul eden konulardan olmustur. Ermeni Soykirimi olarak adlandirilarak tartismalar tekrar gundeme getirilmis; konu cesitli ulkelerde tek tarafli olarak ele alinmistir.
Internetin toplumun farkli kesimleri tarafindan kullanildigini dusunerek Is Net olarak bu konu hakkinda bir derleme yaptik.
Ermeni Sorunu nasil ortaya cikti? Gercekten bir soykirim miydi? Soykirim olmadigi konusunda Amerikalı bilimadamlarinin aciklamasi nedir? Konu ile ilgili detayli bilgi için   İş Bankasını (ve diğer haberler için hazırladığımız linkleri ziyaret edebilirsiniz)

Ermeni sorununa ilişkin olarak yeni bir site daha ilave ediyoruz. (www.ermenisorunu.gen.tr) bu sitede ermeni sorununa ilişkin bilgilere Türkçe, İngilizce veya Almanca olarak ulaşabilirsiniz.

 

Editörün yorumu

Başbakanlıktan üç kitap

Aytunç Altındal'dan doktor raporları

Dışişleri Bakanlığı'nın Çalışması

İş Bankası'nın çalışması

www.Ermenisorunu.gen.tr

TSK, "Ermeni Sorunu"nu internete taşıdı

Fransa, "Ermeni Soykırımı Yasası"yla Rumları sevindirdi

İngiltere, Fransa'ya oranla daha gerçekçi

 

Editörden; Tepkide ölçüyü kaçırmayalım

“Ermeni Soykırımı” iddiası gündemden düşmüyor!

En son söyleyeceğimizi en baştan söyleyelim;

DÜŞMEZ! BİZ BU KAFAYLA GİDERSEK DÜŞMEYECEK DE!!!

Fransız parlamentosunca kabul edilen “Ermeni soykırımı yasası” Türk Halkı’nın büyük tepkisine neden oldu. Tepki göstermekte haklıyız ama tepkinin biçimi için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. (Örneğin Fransız Bayrağı’nın yakılması, üniversitelerde Fransızca dil eğitiminin kaldırılması vb.)

Basın Yayın Organlarımızda çıkan haberlere bakarsak düşmanlarla çevrildik. Bunlara göre Hristiyan ülkeler bize karşı yeni bir haçlı seferi başlatarak boğazımıza bastılar ve “Sevr Anlaşmasını imzalamadan bırakmayacaklarını” söylüyorlar.

Basın Yayın organlarımız, Fransa’ya karşı kahramanca (!) önerilerde de bulunuyorlar. Fransız mallarını boykot edelim, Ankara’daki “ De Gaulle Caddesi’nin adını Bin Bella Caddesi olarak değiştirelim”…

Televole kültürü sadece televizyonlarımızı değil gazetelerimizi (ve maalesef toplumumuzu da) esir almış durumda! Bağırıp çağırmakla insanları korkutarak istediklerimizi elde edeceğimize inanıyoruz.

Fransız mallarını boykot ettik! Peki soralım, yarın, İngiltere, Almanya, ABD ve diğer ülkeler de Fransız Parlamentosuna benzer karar aldıkları takdirde, tüm bu ülkelerden aldığımız malları da boykot edecek miyiz? (Daha doğrusu edebilecek miyiz?) “Hele Fransız mallarını boykot edelim, gerisini sonra düşünürüz!” demeyelim. Biraz daha ayrıntıya gireyim; Peugeot, Citroen Fransız malı diye bu arabalardan almayalım! Peki yerli malı diye kullandığımız Renault Fransız malı değil mi? Uzaya en son gönderdiğimiz Türksat 2A’yı Fransız Guyanası’ndan uzaya atmadık mı?

Fransız Bayrağını yakarak kendimizi tatmin edebildik mi? Anadoluyu istilaya kalkışarak taa Polatlı yakınlarına kadar gelen Yunan Ordusu’nu denize döken Atatürk, İzmir’de ayağının altına serilen Yunan Bayrağını yerden kaldırttıktan sonra bayrağın bir ulusun sembolü olduğunu söylememiş miydi?

“De Gaulle Caddesi’nin adını Bin Bella Caddesi olarak değiştirelim (!)” diyoruz

De Gaulle, Fransa’nın ulusal kahramanlarından biri değil mi? O adı kaldırdığımız zaman Fransızlar çok mu üzülecek yoksa biz mi küçüleceğiz? Fransız halkı Türk Halkı’nın güvenilmez bir halk olduğunu düşünmeyecek mi? (Peki başka ülke parlamentoları bu tür bir karar aldıklarında o ülke liderlerinin adlarını da caddelerimizden kaldıracak mıyız?)

Haa bu arada unutmadan ilave edelim! Eğer Bin Bella adını bugüne kadar bir caddeye vermemişsek bu da bizim ayıbımız! Bin Bella adı, Fransa’ya kızdığımız zaman gündeme gelmemeliydi!

Eveeeet! Zurnanın zırt dediği yere geldik! “Peki nasıl tepki gösterelim?” diyorsunuz.

Nasıl bir tepki’den önce anlatacağım bir kaç şey var;

Yüzlerce üyeli Fransız Parlamentosundan 50 üyenin oylarıyla karar “oybirliğiyle” alındı. Ermeni Diasporası dediğimiz bir kaç milyonluk Ermeni.. Bunlardan Fransa’da yaşayanların sayısı da 500-600 bin kişi kadar… Fransa’da Türkler yaşamıyor mu? Fransa’daki Ermeniler örgütleniyor da Türkler niçin örgütlenmiyor? (Fransa’daki Türklere, biraz gayretle afrikalı müslümanların da katılması halinde Ermenilerden daha güçlü bir lobi yaratılamaz mı? Ama bu biraz zaman ve gayret ister. Bizde kimse zahmet etmek istemiyor.)

Ermeni Diasporası, Fransa’da 50 parlamenter üzerinde etkili olabiliyor da Türkiye 60 parlamenter üzerinde etkili olamıyor mu? (Etkili olmak deyince boykot ederim, protesto ederim mantığıyla değil, uzun ve sabırlı bir işbirliğiyle oluşturulan çalışmadan söz etmek istiyorum)

Fransız Parlamentosu’nun “Ermeni Soykırımı Yasası”nı kabulünün ardından gazetelerin ücra köşelerinde yer alan bir habere göre son yıllarda Ermeni iddialarını destekleyen onbinlerce yayına karşı Türk tezini savunan 40-50 yayın yapılmış. Bu kimin ayıbı? İsterseniz bu konuyu biraz daha açayım!

Hemen her ilimizde bir üniversitemiz var, üniversite senatolarımız Fransızca eğitimini kaldırmaktan söz ediyor. (Bir atasözümüze göre, fare dağa küsmüş, dağın haberi olmamış!) Fransızca eğitimini kaldırarak Fransızları mı cezalandırmış oluyoruz, yoksa kendimizi mi daha bunun ayırdına bile varamamış üniversitelerimizin bazılarına bağlı “Türk İnkılap Tarihi Enstitü”leri var. Bu enstitüler ne işe yarar? Bu enstitülerde, üniversitelerde niçin “Kıbrıs Kürsüsü”, “Ermeni Kürsüsü” kurulmaz? Niçin bu enstitülerce yayın yapılmaz?(Ben de Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü’nden mezun oldum. Adı üzerinde Cumhuriyet tarihi, yani yakın cağ, yani içinde bulunduğumuz çağ. Özel ilgi alanım olduğu için “Kıbrıs Cumhuriyeti ve bir Liderin doğuşu”nu tez konusu olarak seçtim. Aynı dönemde arkadaşlarımın büyük bölümünün tez konusu Anadolu illerinin şer’iye sicil defterleri idi… Şer’iye sicil defterleri bana göre de, Anadolu’nun Türkleşmesinin tarihi olarak çok önemli ama bunu İnkılap Tarihi Enstitüsünde değil Osmanlı, Selçuklu kürsülerinin işlemesi gerekirdi)

“Ermeni Soykırımı yasası” Fransız parlamentosuna geldiğinde (yani yumurta kapıya dayandığında), ismi lazım değil bir Fransız gazetesinde, paralı ilan yayınlanmak istenir Gazete ilanın yayınını kabul etmez. Bizim tencere tava dağıtmakla meşgul (hatta bazıları işi büyüterek jeneratöre kadar vardırdı) gazetelerimiz bir iki bağırdı o kadar. Peki bir kere daha soralım; Üniversiteler yayın yapmıyor ama gazetelerimiz, televizyonlarımız bu konuda bir şey yapıyor mu?

“Asker siyasete girsin mi girmesin mi?” tartışmasıyla meşgul gazetelerimize bir şey hatırlatayım;

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yakınlarında “ATASE” denilen bir yer var. Askere ilişkin asparagas haberler yerine ATASE’de bir araştırma yapın bakalım, Ermeni sorununa ilişkin kaç çalışma göreceksiniz! Tencere tava dağıtmak yerine bu çalışmaları yayınlayarak halkın bilgi sahibi olmasını düşünür müsünüz? (ATASE ile tarih alanında önemli çalışmalar yapan TSK, Ermeni soykırımı iddiası’nın Fransa’da yeniden gündeme geldiği sırada "Ermeni Sorununu" İnternete taşıdı; Ermeni sorunu “www.tsk.mil.tr”de tarihsel belge ve olaylardan örneklerle irdeleniyor)

Son olarak Türkiye Büyük Millet Meclisindeki parlamenterlerimize soralım!

“Ermeni yalanlarına kanmayın yoksa biz size gösteririz” mantığıyla hareket etmek yerine gerçek anlamda bir şeyler yapmayı düşünür müsünüz? İlk anda aklıma gelen bir kaç şey söyleyeyim;

"Ermeni diasporası" diyoruz ve şikayet ediyoruz ama İstanbul'daki Ermeni Patriği ve Cemaati'nin bize sağlayacağı imkanları düşünüyor muyuz?  Örneğin Ermeni Patriği konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada, bu tür tasarıların Türk-Ermeni dostluğunu bozacağı uyarısında bulunuyordu ki, Patrik uyarısında da haklıydı. (Patriğin bu açıklaması tüm dünyaya iletilebilmeliydi.) Osmanlı döneminde "Millet-i Sadıka" unvanlı, mimarisinden,  musikisine, mutfağına kadar bir çok konuda ortak paydamızın bulunduğu Ermenilere, Türk halkıyla dostluğunun kendilerine daha yararlı olacağını anlatabilmeliyiz. (Ancak benim endişem, Ermenilere bunu anlatabilmek yerine, bu tür tasarılarla öfkelenen bazı kendini bilmezlerin Ermeni vatandaşlarımıza zarar vermesidir. Kars taraflarında bir Türkle evlenen ermeni gelinin düğün günü sınırdışı edildiğini hatırlayanlarınız, pireye kızıp yorgan yakmak atasözünü de anımsayacaklardır)

Mecliste mutlaka Türk- Fransız dostluk grubumuz vardır. Bu grup üyeleri, gerçekten fransızca biliyor mu? Fransız parlamenterlerle bire bir dostluk kuruyorlar mı? Fransızca yayın organlarını sürekli izleyerek bu yayın organlarıyla organik bağlar kurabiliyorlar mı?

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin diğer parlamentolara çağrıda bulunarak Osmanlı arşivlerinin incelenmesi için ortak bir bilimsel araştırma kurulu oluşturulması düşünülüyor mu? (Ermeni yalanı diyoruz. Yalanı ortaya koymak için çalışmaya değmez mi?)

İsmet İnönüye atfetilen bir söz var; “Türk halkı’nı vatan uğruna ölüme gönderebilirim ama Türk Halkını vatan için bir gün çalıştıramam çünkü kaçar” Acaba gerçekten öyle miyiz? Bugün Fransa’ya sonra İngiltere’ye, sonra ABD’ye, Almanya’ya, İtalya’ya, Yunanistan’a kızıp bağırıp çağırarak daha nereye gidebileceğimizi düşünüyoruz?  Tepki göstereceğiz diye ölçüyü kaçırıp kendi kendimize zarar vermeyelim. En basitinden; Bize karşı "Haçlı Seferi başlatıyorlar" dediğimiz adamların kulübü Avrupa Birliği'ne girmekten vaz geçecek miyiz?

Bağırıp çağırmak yerine gerçekten çalışmaya ne zaman başlayacağız? Bilime, araştırmaya ne zaman değer vereceğiz? Çünkü gençlerimiz bilim adamı olmaya değil, kısa yoldan zengin olmaya, köşe dönmeye özeniyor!

24.01.2001

Yukarı

Ana Sayfa