ğEDİTÖRDEN
ğKIBRIS'TAN HABERLER
ğKIBRIS TÜRK ÜNİVERSİTELERİ
ğKİM KİMDİR ?
ğFİLATELİ
ğKİTAP
ğKIBRIS TÜRK MUTFAĞI
ğİLETİŞİM
ğASKER MEKTUBU
ğLİNKLER ANA SAYFA
e@mail
Sayfa yenilemelerinden ve yeni başlıklardan haberdar olmak istiyorsanız
e-mailinizi yazın.
|
2000
yılında Türk-Yunan ilişkileriTürk-Yunan
ilişkileri açısından 2000 yılı sıcak bir yakınlaşmanın ve ardından tırmanan
gerginliğin yaşandığı bir yıl oldu.
Yunanistan Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu’nun,
Ocak ayında, uzun yıllar sonra resmi bir ziyaret için Ankara`ya gelişi ardından
İsmail Cem`in, 40 yıl aradan sonra, Şubat ayında Yunanistan`a giden ilk Türk
Dışişleri Bakanı olmasıyla; iki ülke ilişkileri yeni bir boyut kazandı. Bu
ziyaretler sırasında, Ankara`da ve Atina`da 9 işbirliği anlaşması imzalandı.
Türk ve Yunan medya üyeleri de yıllardan sonra
karşılıklı işbirliğini öngören bir kongrede biraraya geldiler. Türk ve Yunan
işadamları birbiri ardına yaptıkları toplantılar, konferanslar ve ticaret
fuarlarıyla, sivil toplum örgütleri ve yerel yönetimler de Ege`nin iki yakasında
düzenlenen etkinliklerle yakınlaşma ortamına katkıda bulundular.
Türkiye ile Yunanistan arasında yıllardır sorun olan
Kıbrıs konusunda da BM gözetiminde yapılan dolaylı görüşmeler sürdü.
Türkiye`den gönderilen ders kitaplarının okullarına
dağıtılmasına 1960`lardan bu yana ilk kez izin verilen Batı Trakya Türk Azınlığı
az da olsa bir rahatlama hissetti.
Yaz aylarında gerçekleştirilen NATO tatbikatı
Dynamic Mix çerçevesinde Türk komandolarının Yunan topraklarına ayak basması da iki
ülke arasındaki iyi ilişkilere yeni bir katkı sağladı.
Ekim ayında Türk topraklarında yapılan NATO tatbikatı
``Destined Glory`` de, umulduğu gibi, Türk-Yunan ilişkilerinde yaşanan sıcaklığa
uygun bir biçimde başladı. Türk ve Yunan basını iki ülke askerleri arasındaki
dostluğu sergileyen fotoğraflar, görüntüler ve haberler yayımladı. Ancak, tatbikata
katılan Yunan savaş uçaklarının Türkiye`ye uçuşlarında Lozan Anlaşması gereği
silahsızlandırılmış statüdeki Limni adası üzerinden geçen hava koridorunu
kullanma ısrarları, Ankara`nın tepkisine yol açtı. Yunanistan da tatbikattan
çekildi. Dışişleri Bakanları Cem ile Yunan meslektaşı Papandreu`nun Rodos ve
Marmaris`te yapacakları görüşme belirsiz bir tarihe ertelenirken, Papandreu, Cem ile
ortak alacakları Kuzey Atlantik Anlaşması Birliği`nin vereceği ödülün de
ertelenmesi talebinde bulundu. Daha sonra Cem ve Papandreu Budapeşte`de yapılan NATO
toplantısında biraraya geldiler ve Ege`de güven artırıcı önlemler konusunda
görüşmelerin başlaması kararının alındığını açıklayarak, gerginliği
azalttılar.
Kasım ayında Türk-Yunan
ilişkileri, Türkiye-AB Katılım Ortaklığı Belgesi (KOB) ile yeni bir boyut kazandı.
Atina, Türk-Yunan ilişkileri ve Kıbrıs konusunun KOB`ta ``Helsinki kararları
çerçevesinde`` net bir biçimde siyasi kriter olarak yer alması gerektiğini ısrarla
vurgulamaya başladı. KOB`un AB Komisyonu tarafından açıklanacağı 8 Kasım
yaklaşırken Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, Atina`ya geldi. Yılmaz, üst düzey
Yunan yetkililerle yaptığı temasların ardından, görüşmelerinin kendisini memnun
ettiğini açıkladı. Ancak, Atina son gün AB Komisyonu`ndaki girişimiyle Kıbrıs
konusunun, KOB`un kısa vadeli hedefler arasına alınmasını sağladı. Türkiye buna
karşı çıktı. Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş`ın da katıldığı Ankara zirvesinde
KKTC`nin, BM gözetiminde yapılan Kıbrıs dolaylı görüşmelerinin bundan sonraki
turlarına katılmasının yararı olmadığı görüşünün hakim olduğu açıklandı.
KOB`un ele alınacağı 4 Aralık AB Bakanlar Konseyi toplantısı öncesi, Dışişleri
Bakanlığı Müsteşarı Büyükelçi Faruk Loğoğlu, Atina`ya giderek Papandreu ile
görüştü ve Dışişleri Bakanı`nın tavrını olumlu bulduğunu açıkladı. KOB
krizi 4 Aralık`ta, Ankara ve Atina`nın tatmin olduklarını açıkladıkları bir
biçimde sona ererken, Yunanistan Başbakanı Kostas Simitis, KOB`un Türk-Yunan
ilişkileri için yeni bir barış ve işbirliği zemini oluşturduğunu açıkladı.
Simitis, Türk-Yunan ilişkileri açısından çalkantılı geçen 2000 yılının son
günlerinde yaptığı açıklamalarda, Helsinki kararları temel alınarak içeriği
belirlenen KOB`a ilişkin uzlaşmanın kazananı ve kaybedeninin olmadığının da
özenle altını çizdi.
Türkiye’de 2000 yılı;
KKTC’nde 2000 yılı böyle
geçti… |