ğEDİTÖRDEN
ğKIBRIS'TAN HABERLER
ğKIBRIS TÜRK ÜNİVERSİTELERİ
ğKİM KİMDİR ?
ğFİLATELİ
ğKİTAP
ğKIBRIS TÜRK MUTFAĞI
ğİLETİŞİM
ğASKER MEKTUBU
ğLİNKLER ANA SAYFA
e@mail
Sayfa yenilemelerinden ve yeni başlıklardan haberdar olmak istiyorsanız
e-mailinizi yazın.
|
KKTC’nde 2000 yılı böyle geçti40’ıncı
yılına ulaşmak üzere olan Kıbrıs sorunu, birbirini izleyen turlardaki görüşmelere
rağmen yine çözümlenemedi. 1999 yılında başlayan ve 2000 yılının kasım ayının
sonunda 5’inci turda duran görüşmelerde, Kıbrıs Türk halkının egemenliğinin
benimsenmemesi yüzünden sonuç alınamadı ve “Kıbrıs Türk tarafının,
egemenliğinin kabul edileceği esaslar kabul edilmeden görüşme masasına
dönmeyeceği” açıklandı.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin
Cumhurbaşkanı’nı seçmek için Nisan ayında yapılan Cumhurbaşkanlığı
seçimlerinde 8 aday yarıştı. Adaylardan hiçbiri ilk turda Cumhurbaşkanı olabilmek
için yeterli oyu alamadı ve ikinci tura bağımsız aday Rauf Denktaş ile UBP Genel
Başkanı Derviş Eroğlu kaldı… Ancak Eroğlu ikinci tur seçim yapılmadan
adaylıktan çekildi ve Rauf Denktaş beş yıllık yeni bir süre için Cumhurbaşkanı
oldu.
2000 yılı içinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti için
banka krizleri yılı oldu. Kriz mağduru binlerce “mudi”, kara gün için
biriktirdikleri mevduatlarını bankalardan alamamanın üzüntüsünü yaşadı. Zaman
zaman çığırından çıkan hak arama eylemleri “Mudilerin Meclis Baskınına”
dönüştü.
“Paket”, “Sosyo-Ekonomik Paket”,
“İstikrar Paketi” veya bir başka kesimin “Yıkım Paketi” olarak dile getirdiği
“Paket” sözcüğü de siyasilerin, medyanın, sivil toplum örgütlerinin ve özel
sohbetlerde bireylerin en çok kullandığı bir diğer sözcüktü. Ekonomik sorunlarla
gündeme gelen “Paket”le ilgili gelişmeler 2001 yılına da kaymaya aday… Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ekonomik sıkıntılarından çıkış yolu bulunması
amacıyla, KKTC Hükümeti yetkilileriyle TC yetkililerinin işbirliğiyle hazırlanan ve
özellikle kamu giderlerinde birçok kısıtlamalar öngören sosyo-ekonomik paketin
uygulanmasına, sendikalar ve sivil toplum örgütleri kazanılmış hakların geri
götürüleceği ve ekonomiye canlılık getirmeyeceği gerekçesiyle karşı çıktılar.
Görüş ayrılıkları dolayısıyla 2000 yılında iktidar-muhalefet;
sendikalar-hükümet arasında demokratik platformlarda tartışmalar yaşandı, grevler
yapıldı, mitingler düzenlendi. Sosyo ekonomik paketin ve alınan bazı kararların KKTC
halkının iradesini yansıtmadığını savunan 41 örgüt “ Bu Memleket Bizim”
sloganı altında bir platform oluşturdu ve yıl içinde geniş katılımlı mitingler
düzenledi….
Ekonomik sorunlarına karşın Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti’nde altyapı yatırımlarında önemli adımlar atıldı. TC’nin
katkılarıyla ekonomiyi canlandıracak temelleri oluşturacak elektrik, su, ulaşım
konusunda genelde geleceği içeren büyük projeler yaşama geçirilmek üzere
hazırlanırken, geçmişte başlayan birçok projenin de sonuçları alındı. Yollar,
okullar, kültür tesisleri hizmete sunuldu, umut vaadeden birçok tesisin temeli
atıldı.
Kültür sanat olaylarındaki gelişmeler, KKTC
insanının yaratıcılığı ve bu alanda ortaya çıkardığı yapıtlar, çağdaş
dünyadaki yerini aldı. Müzik, resim, heykel ve diğer sanat olaylarında KKTC’nin
dış dünyadaki temsiliyeti gurur kaynağı oldu.
KKTC’de 2000 yılı içinde yaşanan gelişmeleri şu ana başlıklar altında
özetleyebiliriz;
KIBRIS SORUNU
Kıbrıs sorununa çözüm
bulunması çalışmaları 2000 yılı içinde de devam etti. BM Genel Sekreteri Kofi
Annan’ın gözetiminde 1999 yılının aralık ayında başlayan dolaylı Kıbrıs
görüşmelerinin turları devam etti ve 2000 yılı kasım ayına kadar 5. tur
görüşmeler tamamlandı. Ancak bu görüşmelerden herhangi bir sonuç alınmadı ve
beşinci turun sonunda Türk tarafı, 24 Kasım 2000 tarihinde Ankara’da gerçekleşen
doruk toplantısında yaptığı değerlendirme sonucunda görüşmelere katılmama
kararı aldı. Görüşme süreci nasıl gelişti?
İkinci Tur
Kıbrıs sorununa çözüm bulunması amacıyla, BM
gözetiminde, 1999 yılının aralık ayında başlatılan dolaylı görüşme turlarına
2000 yılının ilk ayından itibaren devam edildi ve görüşmelerin ikinci turu, 31 Ocak
-8 Şubat 2000 tarihleri arasında Cenevre’de gerçekleştirildi. Esas görüşmelere
zemin hazırlanması amacıyla yapılan dolaylı görüşmelerin başlangıcında BM Genel
Sekreteri Kofi Annan, Denktaş ve Klerides’le ayrı ayrı görüştü ve Annan görevini
daha sonra Kıbrıs Özel Temsilcisi Alvaro De Soto’ya devretti. 10 gün süren
görüşmelerde kapsamlı çözümün ele alınacağı müzakerelere zemin hazırlanması
hedeflendi ve BM yetkilileri tarafların, güvenlik, yetki dağılımı, mal-mülk ve
toprak dahil esasa yönelik görüşlerini dinledi. Cenevre’de, tarafların bu
konularda, 3-4 Aralık tarihlerinde New York’ta yapılan ilk turda ortaya koydukları
görüşlere ek açılımlar istendi. Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş Cenevre’de yapılan
ikinci tur görüşmelerden sonra Almanya Dışişleri Bakanı Joscha Fischer’in
davetlisi olarak Almanya’yı ziyaret etti. Denktaş Almanya dönüşünde de dönemin TC
Cumhurbaşkanı Demirel’le görüştü.
3. Tur
Üçüncü tur görüşmelerin öncesinde
sürprizler yaşandı. Türkiye Dışişleri Bakanı İsmail Cem, değerlendirme
toplantısı için 26 Şubat’ta KKTC’ye bir günlük ziyartte bulundu. Cem,
Türkiye’nin KKTC’ye desteğinin tam olduğunu vurgulayarak KKTC’den ayrıldı. 23
Mayıs’ta New York’ta yapılması planlanan 3. tur görüşmeler öncesinde, Rum
Yönetimi Başkanı Klerides hastalandı. Bağırsaklarında saptanan kolitlerin
alınması için Klerides ameliyat edildi.Üçüncü Tur görüşmeler 5 Temmuz’da
Cenevre’de başladı ve 12 Temmuz’da görüşmelere ara verildi.Üçüncü Tur
görüşmeler sırasında Türk tarafının sunduğu belge, Rum medyasına sızdırıldı
ve Rumlar belgeyi yayınlamakla, görüşmelerde uygulanan gizlilik ilkesini ihlal
ettiler. Bu durum görüşme sürecinde krize yol açtı. 20 Temmuz Barış ve Özgürlük
Bayramı kutlamaları nedeniyle 12 Temmuz’da ara verilen üçüncü tur görüşmelere
24 Temmuz’da devam edildi. Üçüncü tur görüşmelerin ikinci bölümü 4
Ağustos’ta tamamlandı. Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın “Bir konfederal hal
çaresini tüm boyutlarıyla masaya koyduk. De Soto ve koordinatörler bu tur
görüşmelerden bir netice almayı hiç olmazsa bir çerçeve çıkmasını umuyorlardı.
Benim anladığım kadarıyla Rum tarafının esneklik göstermemesi bunu engelledi”
şeklindeki sözleri, bir anlamda üçüncü tur görüşmelerin sonucunu özetledi.
4. Tur
BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın Kıbrıs Türk
tarafının eşitliğini vurguladığı açış konuşmasını yaptığı 4. Tur
görüşmeler, görüşme sürecinde bir dönüm noktası oluşturdu. 12 Eylül’de New
York’ta başlayan Dördüncü Tur’un açılışında BM Genel Sekreteri taraflara
okuduğu yazılı metinde, Kıbrıs’ta tarafların siyasi açıdan eşit olduğunu, iki
tarafın da sadece kendi ulusunu temsil edebileceğini vurguladı. Annan’ın basına da
dağıtılan ve tarihsel değeri olan belgesinde şu hususlara yer verildi: “1.
Müzakerelerde herkes kendi tarafını temsil etmektedir. 2. Taraflar siyasi bakımdan
birbirine eşittir. 3. Soruna anlamlı bir çözüm bulunmalıdır.4. Bulunacak çözüm,
birleşik bir adada barış, güvenlik ve refah içinde daha iyi bir gelecek kurulmasına
yönelik olmalıdır. Annan mesajında, “müzakereleri iyi niyetle ve önkoşulsuz
olarak daha ileri götürmek amacıyla, getirilecek nihai çözüm çerçevesinde
tarafların eşit statüleri açıkça tanınmalıdır. Kapsamlı çözüm müzakere
neticelerini de açık ve pratik hükümler haline dönüştürmelidir” dedi. Türk
tarafı Annan’ın bu belgesini benimsedi. Denktaş belgeyle ilgili olarak yaptığı
açıklamada Annan’ın 12 Eylül’de taraflara okuduğu belgenin, KKTC’nin savunduğu
hususların temel taşını oluşturduğunu söyledi. Rum tarafı ise buna karşı
çıktı, görüşmelerden çekileceği şantajında bulundu. Klerides tepkisini ortaya
koymak için planlanmış görüşmelere gitmedi. Klerides’in görüşmelere,
Annan’dan sözlü güvence alması üzerine döndüğü belirtildi. Görüşmeler
süresince Klerides yaptığı açıklamada, De Soto ile toprak konusunu
görüştüklerini belirtirken, Denktaş, Kıbrıs Türkü’nün egemenliği kabul
edilmeden toprak konusunu görüşmeyeceğini vurguladı. Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş,
26 Eylül’de sona eren Dördüncü Tur görüşmelerin sonucunu “4. Tur taraflar
arasındaki uçurumu daraltmış değildir. Sadece uçurumun ne kadar derin olduğunu
ortaya koymuştur” sözleriyle özetledi. Dördüncü Tur’da üzerinde çalışılan
idari modelin 1960 anayasasındakinden daha karmaşık olduğunu belirten Denktaş, “Bu
çalışacak bir sistem değil” değerlendirmesinde bulundu.Görüşmelerde ortaya
konulan önerilerin kendisi ve Klerides tarafından Kıbrıs Türk ve Rum halklarına
satılamayacağının görüldüğünü kaydeden Denktaş, “O zaman bu durumun Güvenlik
Konseyi’ne söylenmesi lazım. 5. Tur’da durum biraz daha açıklığa kavuşacak.
Önümüzü biraz daha görebileceğiz” dedi.BM Genel Sekreteri De Soto ise, Dördüncü
Tur’u “Konunun özüne her zamankinden fazla eğilindi ancak henüz şampanya
patlatacak aşamaya ulaşmadık” sözleriyle özetledi.
5. Tur
Cenevre’de, 1-10 Kasım tarihleri
arasında gerçekleşen beşinci tur görüşmeler öncesinde Kıbrıs Rum tarafı, BM
genel Sekreteri Kofi Annan’ın 12 Eylül konuşmasında vurguladığı eşitlik
kavramını değiştirmek için yoğun çaba harcadı ve çabalarının gölgesini
beşinci turun üzerine düşürdü. Beşinci tur görüşmeler sürerken AB Katılım
Ortaklığı Belgesi’nde Kıbrıs sorununun, çözümlenmesi gereken öncelikli konular
arasına alınması da siyasi gündemde dalgalanmalar yarattı. Cumhurbaşkanı Rauf
Denktaş, AB’ın Kıbrıs sorununu kısa vadeli kriterler arasına almasını,
“AB’nin Türkiye’ye oyunu olarak” niteledi ve “Kıbrıs ile ilgili ifadeler
Türkiye için bir nevi ön şarttır” dedi Beşinci tur görüşmelerin en önemli
gelişmesi 8 Kasım’da BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın KKTC Cumhurbaşkanı Rauf
Denktaş ve Rum Yönetimi Başkanı Glafkos Klerides ile yaptığı görüşmede ortaya
koymuş olduğu görüşler oldu. Genel Sekreter’in görüşlerini değerlendiren Türk
tarafı 6. tur görüşmelere gitmeme kararı aldı Beşinci turun ardından yapılan
hükümet açıklamasında BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın 4. Tur görümelerde
yaptığı açıklamalardan gerilediği ve Genel Sekreter’in belgesinde kelime oyunları
ve boşluklar bulunduğu belirtildi. KKTC’de Bakanlar Kurulu’nda gelişmeler
değerlendirildikten sonra Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş başkanlığındaki KKTC Heyeti
Ankara’ya gittti. Ankara’da TC Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Başbakan Bülent
Ecevit ve TC’nin diğer yetkilileriyle KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş
başkanlığındaki KKTC heyeti arasında yapılan doruk toplantısından sonra, şartlar
düzelmezse Kıbrıs Türk tarafının görüşmelere gitmesinde yarar olmadığı
açıklandı.
MECLİS KARARI
Cumhuriyet Meclisi de 16 Aralık’ta
yaptığı olağanüstü toplantıda, aracılı görüşmeler sürecinin gelmiş olduğu
aşama itibarıyla anlamını yitirdiğini, bu sürece devamda yarar görmediğini, iki
eşit taraf arasındaki uzlaşma çabalarının ancak gerçekçi bir zeminde
sürdürülebileceğini belirten bir kararı onayladı. Cumhurbaşkanı Rauf
Denktaş’ın bilgi verdiği Genel Kurul’a UBP, DP, TKP ve CTP tarafından birer karar
önerisi sunuldu. Yoğun tarışmalardan sonra UBP’nin karar önerisi oyçokluğuyla
kabul edildi. Öneriye DP destek verdi. TKP ile CTP aleyhte oy kullandılar. Karar metni
şöyle: “3 Aralık 1999 tarihinde başlayıp aralıklarla devam ettikten sonra, 5. turu
10 Kasım 2000’de Cenevre’de sona eren aracılı görüşmeler sonucunda ortaya
çıkan durumu değerlendiren; Cumhurbaşkanı Sayın Rauf Denktaş’ın bu konuda
vermiş olduğu bilgileri dikkatle not eden; KKTC tarafının aracılı görüşmelerde
izlediği ciddi, yapıcı ve kararlı tutumu takdirle karşılayan; Anavatan
Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne vermiş olduğu destek ve her zaman
sağladığı güvence için şükranlarını ifade eden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Meclisi; Aracılı görüşmeler sürecinin gelmiş olduğu aşama itibarıyla anlamını
yitirdiğini, bu sürece devamda yarar görmediğini, iki eşit taraf arasındaki uzlaşma
çabalarının ancak gerçekçi bir zeminde sürdürülebileceğini ve Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti’nin bu anlayışla BM Genel Sekreteri’nin çabalarına destek
vermeye devam edeceğini; Kıbrıs Türk tarafının rızası alınmadan, Kıbrıs’taki
Barış Gücü’nün görev süresinin uzatılmasına ilişkin olarak kabul edilen 1331
sayılı BM Güvenlik Konseyi kararının olumsuz bir emsal daha yarattığını,
Kıbrıs’ta iki tarafın egemen eşitliğine ve rızasına dayanmayan bu tür
kararların Kıbrıs konusuna olumsuz yansımaları olacağını ve BM Barış
Gücü’nün KKTC topraklarında ancak KKTC’nin belirlediği kurallar çerçevesinde
faaliyette bulunabileceğini bildirir.”
ANNAN BELGESİ
Görüşmelerin seyrini etkileyen Annan belgesinde
neler vardı?: BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın KKTC ve Rum tarafına sunduğu, 11
sayfa ve 20 paragraftan oluşan bağlayıcılığı olmayan belgede (non paper) çözüm
şekline atıfta bulunulmadı, federasyon veya konfederasyondan söz edilmeden yeni bir
“Ortak Devlet” kurulacağı belirtildi. Belgede, yeni ortaklıkta iki tarafın siyasi
eşitliğinin açıkça tanınması ve kurucu devletin tek bir egemenliği olması da
öngörüldü.Annan’ın taraflara sunduğu belgede şu noktalara yer verildi:
“-Konunun özüne gidilmesinden memnuniyet duyuyorum ancak gidilecek uzun bir yol var.
-12 Eylül’de yaptığım iki tarafın siyasi eşitliğini vurgulayan açıklamaya ek
olarak, müzakereleri kolaylaştırmak için elimizden geleni yapacağız. -Müzakereler,
BM Güvenlik Konseyi’nin önkoşul içermeyen tüm konuların masada tartışılmasına
izin veren ve tüm BM kararlarının dikkate alınmasını öngören 1250 Sayılı karara
göre yapılıyor. -İki taraf da kendilerini temsil eder, biri diğerini temsil edemez.
-Üzerinde uzlaşılacak anlaşma, bir uygulama takvimi ve mekanizması içermeli, bu
uzlaşmanın temel bir yasası olmalı. Ayrıca güvenlik düzenlemeleri, toprak
ayarlamaları, mülkiyet rejimi ve ortak devlete ilişkin yönetim organı olmalı.
-Kapsamlı çözüm iki tarafta da halkın onayına sunulacak, yapılacak değişiklikler
de referandumla mümkün olabilecek. -Ortak bir anlaşma metni üzerinde çalışıyoruz.
Buna taraflardan katkı bekliyoruz. -Şimdiye kadar meselenin özüne ilişkin konularda
etiketler kullanmaktan kaçındık. -Kapsamlı çözüm yeni ortaklığı öngörmeli,
çözümde iki tarafın siyasi eşitliği açıkça tanınmalı -Yeni ortaklığın tek
bir uluslararası kimliği olmalı. Kurucu devletlerden kaynaklanan ortak tek bir
egemenliği olmalı. Kurucu devletler, Türkiye Yunanistan ile adanın tamamını
birleştiremez ve ortaklıktan ayrılamaz. Bir taraf diğerine tahakküm edemez. Ortaklık
devletinin tek vatandaşlığı olmalı, insan hakları ve temel özgürlükler garanti
altına alınmalı. -Ortak bir devletin ortak bir hükümeti olmalı. Ortak devletin temel
yasaları olmalı. Eşitliğe saygı gösterilmeli, bu eşitlik sayısal eşitliğe
dayanmamalı. -Kurucu devletlerin kendi temel yasaları olmalı. Bir kurucu devlet
diğerinin yönetimine karışmamalı. -Çözüm AB üyeliğini engellememeli. AB,
Kıbrıs’ın üyeliği konusunda özel düzenlemeler yapmalı. -Mülkiyet konusunda
uluslararası hukuk dikkate alınmalı. Kişilerin temel haklarına saygı gösterilmeli.
-Mümkün olan en fazla sayıda Rum göçmen, Rum tarafına verilmesi öngörülen
topraklara yerleştirilmeli. Söz konusu düzenleme sırasında, mümkün olan en az
sayıda Kıbrıslı Türk yerinden edilmeli. -İki tarafın da güvenlik kaygıları
dikkate alınmalı. 1960’taki güvenlik sistemi korunmalı. Ada’da eşit sayıda Türk
ve Yunan askeri konuşlanmalı. Türk ve Rum orduları feshedilmeli. Ada’ya silah
sokulması yasaklanmalı. Belirli bir süre için BM Barış Gücü ve BM polisi görev
yapmalı.”
CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİ
Nisan ayında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimleri
KKTC’nin demokratik yaşamına renk kattı. KKTC tarihinde en çok Cumhurbaşkanı
adayının katıldığı seçimlerde yaşanan propaganda süreci bir kesim tarafından
“demokrasinin gereği” olarak değerlendirilirken bir kesim tarafından ise
“düzeyin çok düşürüldüğü” gerekçesiyle eleştirildi. Seçimde Rauf Denktaş
(Bağımsız), Derviş Eroğlu (UBP), Mustafa Akıncı (TKP), Mehmet Ali Talat (CTP), Arif
Hasan Tahsin Desem (YBH), Ayhan Kaymak (Bağımsız), Turgut Afşaroğlu (Bağımsız),
Şener Levent (Bağımsız) yarıştılar. Seçimlerin ilk turunda hiçbir aday
cumhurbaşkanı seçilebilmek için geçerli oyların yüzde 50’den bir fazlasını
alamadı . İkinci turda seçime katılmaya bağımsız aday Rauf Denktaş ile UBP adayı
Derviş Eroğlu hak kazandı. Ancak 22 Nisan’da yapılacak oylama için, halkın sandık
başına gitmesine birkaç gün kala, UBP adayı Derviş Eroğlu hiçbir gerekçe
göstermeden, 19 Nisan’da UBP Pati Meclisi’nin gün boyu yaptığı toplantıdan sonra
adaylıktan çekildiğini açıkladı ve Rauf Denktaş yeniden Cumhurbaşkanı oldu.
Denktaş, 24 Nisan Pazartesi günü and içerek bir beş yıllık dönem için daha
Cumhurbaşkanlığı görevine başladı.
BAŞBAKAN’IN RAHATSIZLIĞI
Başbakan Dr. Derviş Eroğlu 5 Mayıs’ta geçirdiği kalp rahatsızlığı sonucunda
hastaneye kaldırıldı. Türkiye’den gelen kalp uzmanları Başbakan Eroğlu’na
gereken müdahaleyi yaptılar.Başbakan bir süre dinlendikten sonra görevinin başına
döndü.
ZİYARETLER
2000 yılı içerisinde Türkiye’den Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne tarihsel
ziyaretler gerçekleştirildi. Türkiye’den devlet ve hükümet yetkilileri
gerçekleştirdikleri ziyaretlerde, Türkiye Cumhuriyeti’nin KKTC’nin yanında
olduğunu vurgulayarak, Kıbrıs Türk halkına olan desteği dünyaya duyurdular.
Görevini 16 Mayıs’ta Ahmet Necdet Sezer’e devretmeden önce, TC Cumhurbaşkanı
Süleyman Demirel 6 Mayıs Cumartesi günü KKTC’ye geldi. Demirel’e YDÜ’nün Fahri
Doktora ünvanı verildi. Atatürk Meydanı’nda Kıbrıs Türk halkına hitap eden
Süleyman Demirel dünyaya; “KKTC’yi inkar ederseniz Kıbrıs sorunu çözülmez. KKTC
bizim canımız” mesajını verdi ve KKTC’nin ayakta kalabilmesi için Türkiye’nin
her türlü desteği vereceğini vurguladı.Demirel, “Kıbrıs Türk halkının
güvenliğini korumayan bir anlaşmayı Türkiye kabul etmez. Yarattığınız destanı
korumanız için arkanızda koskocaman bir Türkiye var” dedi. Cumhurbaşkanlığı
görevini Demirel’den devralan Ahmet Necdet Sezer de, ilk resmi ziyaretini KKTC’ye
yaptı. Sezer, 22 Haziran’da Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın çağrılısı olarak
KKTC’ye geldi. Sezer de Demirel’in Kıbrıs Türk halkına verdiği güvenceleri teyid
ederek, “Türkiye için önemli olan Kıbrıs Türk halkının güven, huzur ve refah
içinde yaşamasıdır. KKTC, Türkiye’yi her zaman yanında bulacaktır” dedi.
Türkiye Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in çalışma ziyaretleri, KKTC’ye TC’nin
katkılarıyla yapılan yatırımlarla ilgili açılışları yapmak üzere gelen
bakanların ziyaretleri de yıl içinde sık sık gerçekleşti. KKTC’nin dış
dünyadan da konukları oldu. 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı’nı kutlama
etkinliklerine ve KKTC’nin kuruluş yıldönümü etkinliklerine 30’dan fazla
ülkeden, bakan, diplomat, parlamenter, sanatçı ve medya mensupları katıldı. Kıbrıs
sorunuyla ilgilenen diplomatların ziyaretleri rutin olarak gerçekleşti. Bunun ötesinde
Norveç’ten ve diğer Avrupa ülkelerinden çeşitli makamların çağrılısı olarak
gelen heyetler de KKTC’yi ve kurumlarını yakından tanıdılar.
BANKALAR KRİZİ
Bankaların mali sıkıntıya girmesi ve hükümetin aldığı kararlarla bazı
bankaların faaliyetlerinin durdurulması ve bunların yarattığı sonuçlar, 2000 yılı
içinde KKTC’nin hem ekonomik yaşamında, hem de siyasal yaşamında etkiler yaptı
birçok eylemi ve tartışmayı beraberinde getirdi. Bakanlar Kurulu kararınca
Everestbank, Hürbank, Yurtbank, Endüstri Bankası ve Kıbrıs Kredi Bankası’nın
faaliyetlerini durduruldu. Yıl sonuna doğru faaliyetlerini durduran bankalar arasına
PEYAK da girdi. Haziran ayı içinde, faaliyetleri durdurulan banka çalışanları da
eylemler yaparak yetkililerden iş güvencesi istediler. Mali bünyedeki sıkıntılar ise
temmuz ayında kamu görevlilerinin geç maaş almalarına yol açtı. Bankalarda
başlayan ödeme takvimi aksadı. Bankalar krizinde mali durumlarını düzeltmeleri için
tanınan süre içinde gerekli işlemleri yapamayan Everestbank, Yurtbank, Finansbank,
Hürbank’ın tasfiye işlemleri, Bakanlar Kurulu’nun 9 Ekim’de aldığı karar
uyarınca başlatıldı ve söz konusu bankalar Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na
alındı. Mali sıkıntıya giren Endüstri Bankası ise faaliyetlerine yeniden başladı.
Bankalar krizi KKTC’de “mudi” sözcüğünü günlük sohbetlerin ana kaynağı
haline getirdi. Bazen çok ciddi bazen de espri yoluyla “mudi” sohbetleri, yaşamanın
bir parçası oldu. Mağdur olan mudiler örgütlendiler ve şubat ayından itibaren hak
istemiyle eylemler yapmaya başladılar. Yasal olmayan bazı olaylar da yaşandı,
Finansbank’ın Taşkınköy şubesi şubat ayında bombalandı. Everestbank sahibi Elmas
Güzelyurtlu, 12 Eylül’de Rum kesimine kaçarak ordan da ada dışına gitti. Bankalar
sektöründe yaşanan olumsuzluklar, mudilerin ve mağdur olanların örgütlenmesi
sonucunu getirdi önce bankalar itibariyla örgütler kuran mudiler daha sonra birleşerek
birlikte hareket etmeye başladılar ve yetkililer nezdinde girişimlerde bulundular. 24
Temmuz’da banka mudilerinin yaptıkları eylem ve bunun sonuçları, 2000 yılında
KKTC’de yaşanan önemli olayların başsırasında yer aldı. Mudilerin çığrından
çıkarak polis arabasını devirmeleri, Meclis Genel Kurulu Salonu’na girerek etrafı
dağıtmaları ve güvenlik güçlerinin tutumu yıl boyunca tartışıldı. “Mudilerin
Meclis Baskını” olayında görevli bazı basın mensuplarının tartaklanması ve
tutuklanması da 2000 yılında istenmeyen olaylar arasında yerini aldı.
EKONOMİK PAKET
Bankalar krizi, ekonomik durgunluk ve mali sıkıntılar, 2000 yılında KKTC ekonomisi
için birtakım önlemlerin alınması gereğini ortaya çıkardı. KKTC’ye ekonomik
destek veren Türkiye Cumhuriyeti bürokratları ile KKTC bürokratları “Sosyo Ekonomik
Paket” adı altında ekonomik önlemler paketi hazırladılar. Aylar boyunca
tartışılan ekonomik paket, 8 Eylül’de Bakanlar Kurulu’nda görüşüldü. Söz
konusu toplantıda 76 maddelik paketle ilgili çekincelerini ortaya koyan hükümet
ortakları, çekinceleriyle birlikte Türkiye’ye bir niyet mektubunun gönderilmesini
kararlaştırdılar. Türkiye ve KKTC bürokratlarının uzun süreli çalışmalarından
sonra, KKTC ekonomisinde köklü dönüşümler öngören, kamu maliyesi yanında
bankacılık, sosyal güvenlik sistemleriyle tarımda yapısal reformlar içeren Ekonomik
İstikrar Programı 9 Ekim’de yapılan Bakanlar Kurulu toplantısından sonra resmen
açıklandı. Program; kamudan bankacılığa, vergi sisteminden tarıma kadar her alanda
yapısal reforuma gidilmesini öngören paket, KDV oranlarının ocak ayından itibaren
artmasını, kalkınma vergisi adı altında yeni bir vergi gelmesini, kamuda
istihdamların durmasını, ek mesailere karşı izin verilmesini, sosyal yardımların
yeniden düzenlenmesini telekomünikasyon dahil birçok kuruluşun özelleştirilmesini
öngören ilkeleri içeriyor. Paket özellikle kamuda örgütlü sendikaların tepkisini
çekti. Sendikalar pakete karşı tutumlarını sözlü ifadelerle olduğu kadar
eylemlerle de ortaya koydular. Bu arada 41 örgüt de kendi arasında birleşerek, pakete
ve hükümetin diğer uygulamalarına karşı tepkisel eylemler ortaya koydular. Yıl
içinde Lefkoşa’da arka arkaya mitingler düzenlendi. 41 örgüt eylemlerinde “Bu
Memleket Bizim” sloganını sık sık kullandı. Örgütler, meclise yönelik protesto
yürüyüşünde bulunarak ekonomik paketin geri alınmasını istediler. 18 Temmuz’da
gerçekleştirilen ve yaklaşık 10 bin kişinin katıldığı Lefkoşa mitinginde sosyo
ekomik politikalar eleştirildi. Aynı dönemde “Casusluk Olayı” olarak kamuoyunun gündemine gelen olay, Avrupa gazetesinin bazı yazarlarının
tutuklanarak yargılanması da 18 Temmuz’da düzenlenen “Bu Memleket Bizim”
mitinginde eleştirildi. 17 Ekim’de pakete karşı ilk bir günlük genel grev
yapıldı. 4 Aralık’ta ise başlatılan ve bir hafta süren süresiz grev KKTC’deki
her kesimi etkiledi. Sosyo Ekonomik Paket’i “Ekonomik akıldan yoksun” olarak
niteleyen CTP ile pakete karşı çıkan DP de sık tepkilerini ortaya koyarak UBP-TKP
hükümetinin istifa etmesi gerektiği görüşünü savundular.
YATIRIMLAR
Genel ekonomik olumsuzluklara karşın, Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki yatırımlar 2000 yılı içinde devam etti. Türkiye
Cumhuriyeti’nin yardım ve katkılarıyla birçok tesisin temeli atıldı birçoğu
hızmete açıldı. Ulaşım, Elektrik, karayolları, su, eğitim alanlarında yapılan
yatırımların önümüzdeki yıllarda da devam edeceği vurgulanarak, KKTC’nin
refahının artırılacağı müjdeleri yıl içinde verildi. 2000 yılında Kıbrıs
Türk Hava Yolları filosona, “Güzelyurt” ve “Mağusa” adlı Boing 737-800 tipi
iki uçağı daha kattı. Türk Standartları Enstitüsü, 29 Mayıs’ta Lefkoşa’da
açıldı. Altyapı yatırımlarında gelişmeler oldu. ODTÜ kampüsünün
Güzelyurt’ta kurulmasına ilişkin protokol, Milli Eğitim Bakanı Mehmet Altınay ile
ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Suha Sevük arasında 27 Mart’ta Ankara’da imzalandı ve
kampüsün temeli düzenlenen törenle 15 Kasım’da atıldı. Esentepe İçme Suyu
Projesi, Girne’de Ziya Rızkı Sergi Salonu, LAÜ bünyesinde Ertuğrul Apakan
Kütüphanesi, bölge denizlerinde seyahat güvenliğinin artırılmasını sağlayan
KKTC’nin ilk SAR İstasyonu, Ercan- Dörtyol kavşağına kadar giden çift şeritli
Gazimağusa yolunun açılışları 2000 yılı içinde gerçekleştirildi. DAÜ Tıp
Fakültesi’nin temeli 16 Kasım’da atıldı.
KÜLTÜR SANAT
Kültür sanat alanındaki
gelişmeler, sanatçıların ve yazarların ürettikleri 2000 yılı içinde
küçümsenemeyecek bir oranda oldu. Arka arkaya düzenlenen uluslararası nitelikteki
müzik festivalleri, sanatçıların yurtiçinde ve dışında verdikleri konserler,
çıkan kitaplar çorak topraklara düşen yağmur gibiydi. Piyano sanatçısı Rüya
Taner’in yurdışında verdiği birçok konser, yine piyano sanatçısı Aslı
Raman’ın British Council Chevening bursunu alması kendi insanımızın
başarılarını simgelemesi açısından oldukça önemliydi. Nisan ayında yapılan
“Uluslararası Bahar Konserlerinde” ve mayıs ayında gerçekleştirilen
“Uluslararası Ballapais Müzik Festivali”nde, klasik müziğin birçok ünlü ismi
KKTC’de konuk edildi. KKTC halkına olduğu kadar Kıbrıs’taki yabancı misyon
temsilcilerine de tam bir müzik ziyafeti sunuldu. Haziran ayında TÜRKSOY Opera günleri
de uluslararası nitelikte bir sanat etkinliğine evsahpliği yapıldı. Bolşoy Balesi,
28 Eylül-4 Ağustos tarihleri arasında yapılan Mozart Festivali, Saraydan Kız
Kaçırma Operası, Belarus Devlet Orkestrası’nın kasım ayındaki konserleri
çağdaş bir ülkenin kültür ve sanata verdiği önemin göstergeleri oldular. Birçok
kitap KKTC yazın yaşamındaki yerini aldı. 2000 yılı içinde, Ergin Birinci’nin
Kaleme aldığı “Necati Özkan” kitabının 3. cildi. Aziz Kent’in “Ekonominin
Pasaportu Turizm Barış Köprüsü”, Özker Özgür’ün “Yanılmayı Çok
İsterdim”, Aydın Akkurt’un “TMT” ve “Kutsal Kavgaların Korkusuz Neferi Dr.
Niyazi Manyera”, Mehmet Kansu’nun “Kim Söyleyecek Ölü Olmadığımı”,
Mücahitler Derneği’nin “Bayrak Bayrak Bayrak”, Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın
“Rauf Denktaş’ın Anıları” Hasan Demirağ’ın “Kıbrıs Onlar ve Biz” Hasan
Karaokçu’nun “Ölüm Büyüsü” Ahmet Gazioğlu’nun “Enosis Çemberinden
Kıbrıs Cumhuriyetine” Hasan İlkman’ın “Adım Adım Lefkoşa”, DAÜ Kıbrıs
Araştırmaları Merkezi (DAÜ-KAM)’ın 2. Uluslararası Kıbrıs Araştırmaları
Kongresi’nde sunulan bildirileri (5 cilt halinde yayımladı) Aslan Mengüç’ün
“Kum Saati”, Neriman Cahit’in “Anasu”, Ramiz Gökçe’nin “İki Çizgi
Karikatür Albümü” Şirin Zafer Yıldızı’nın “Tutsak Gelin Telleri” Mehmet
Kansu’nun “Aşk Uzağımda Suya İnen Güneş”, Bir grup öğretmenin
hazırladığı “Kıbrıs Coğrafyası” Mustafa Gökçeoğlu’nun “Bildiriler ve
Panel Notları-I” Yusuf Gönenoğlu’nun “İm Şiirlerim”, Gülgün Serdar’ın
“Şairlerimiz Şiirlerimiz” Dr. Fazıl Küçük Vakfı-Kamu-İş’in “Dr.
Küçük’le ilgili kitap” yayınlandı. “2000 Yılında KKTC’de buluşalım
etkinlikleri çerçevesinde yurtdışında yaşayan sanatçılar Kıbrıs’ta sergiler
açtılar konserler verdiler. İstanbul’da yaşayan Necla Matyatlı, AKM’de sergisi
devam edereken trafiğe kurban gitti ve Karaoğlanoğlu’nda kendisine bir aracın
çarpması sonucunda yaşamını yitirdi.
KAYBETTİKLERİMİZ
2000 yılında trafik kazası dışında doğal
nedenlerle kaybettiklerimiz de oldu. Kemal Saraçoğlu ve Andreas Vasili…Biri Rum
diğeri Türk iki çocuk. Her ikisi de çaresiz bir illetin pençesinde kan kanserine
karşı savaşan iki çocuk olarak kamuoyununu gündemine girdiler. Bu iki çocuğu
kurtarmak için insanca duygular birleşti. Türk ve Rumlar Kemal ve Andreas’ı
kurtarmak için kan örnekleri verdiler… Kemal savaşına yenik düştü ve dünyadan
göçtü. Andreas ise tedaviya cevap verdi….Şimdilik iyi. İşadamı Sabri Tahir
cinayete kurban giderken, işadamı THKK onursal Başkanı Hilmi Aka, eski
parlamenterlerden Kemal Deniz ile İbrahim Orhan, Başbakanlık Personel Dairesi Müdürü
Nihat Bağcıer, Mağusa eski Belediye Başkanı Bora Atun yaşamdan göçtüler.
Bir yılın yaşanmışlıkları özetle böyle. Yeni bir
yılın tüm insanlığa, Türk ulusuna ve KKTC halkına esenlikler getirmesi
dilekleriyle.
Türkiye’de 2000 yılı;
Türk-Yunan ilişkilerinde 2000
yılı; |