ğEDİTÖRDEN
ğKIBRIS'TAN HABERLER
ğKIBRIS TÜRK ÜNİVERSİTELERİ
ğKİM KİMDİR ?
ğFİLATELİ
ğKİTAP
ğKIBRIS TÜRK MUTFAĞI
ğİLETİŞİM
ğASKER MEKTUBU
ğLİNKLER ANA SAYFA
e@mail
Sayfa yenilemelerinden ve yeni başlıklardan haberdar olmak istiyorsanız
e-mailinizi yazın.
|
Kendi kayıpları için uluslararası alanda büyük bir propaganda
kampanyası yürüten Rum Yönetimi, Türk kayıplarına aynı özeni göstermemektedir Bu
konuyla yakından ilgili son olay 1996 yılı başlarında meydana gelir. Olay şöyle: 24 Ocak 1996 tarihinde, Erenköy(Dillirga) bölgesinde yapılan bir
kazı çalışması sırasında bir iskelet bulunur. Rum basın haberlerine göre, iskelet
iri yapılı birine aittir. Yaklaşık 40 santim derinlikte gömülü bulunan iskeletin,
yaklaşık 30 yıl önce, başına sert bir cisimle vurularak öldürüldüğü
anlaşılmaktadır. Ancak ertesi gün yapılan bir açıklama ile, iskeletin, başına
vurularak öldürüldüğü haberi yalanlanır. Ölenin olduğu tarihlerde bölgede
"kayıp" ihbarı da yapılmadığı belirtilerek iskelet bulunduğu yere tekrar
gömülür.
Rum Yönetiminin tavrındaki çelişki, iskeletin bulunuş
biçiminden başlar: Normal olarak bir metreden daha derine gömülen cesedin iskeleti 40
santim derinliğinde bir bölgeden çıkmaz. İlk günkü haberde, cesedin başına
vurularak öldüğünün anlaşıldığı açıklanmasına rağmen, sonradan bu
yalanlanır. Üçüncü olarak, İskeletin 30 yıl kadar önce ölen birine ait olduğu ve
o tarihlerde kayıp ihbarının yapılmadığı söylenerek iskelet bulunduğu yere tekrar
gömülür. Halbuki, o tarihlerde, iki mücahitin kaybolduğu açıklanmıştır. Konuyla
ilgili olarak 2 Şubat 1996 tarihinde Tak Ajans bültenlerinde bir haber yer alır. Habere
göre; Alper Lütfioğlu adlı yurttaş, Rum kesiminde bulunan iskeletin, büyük bir
olasılıkla, Erenköy'den Lefke'ye gitmekte olan babası Lütfi Celul ya da arkadaşı
Saydam Hüsnü'ye ait olduğunu belirterek, iskelet üzerinde inceleme yapılması için
uluslararası örgütlere çağrıda bulunur.
Lütfioğlu, iskelet bulunması ile
ilgili haberlere dikkat çekerken, 1974 sonrası bulunan ve Dillirga yöresindeki Mosfili
köyünde öğretmenlik yapan EOKA'cı Yorgos Lukas'a ait ait olan hatıra defterinin bir
bölümünü de basına açıkladı:
"1.1.1964: Pirgo'ya vardık. Oradaki Çınar
Kahvehanesinde (Avrami'nin kahvehanesi) Muzuri, Pari, Kitso, Polidoro ve Çavuş
Kipro(Polis çavuşu) kahvaltı yapmaktadır ve Muzuri der ki,'Karabatak' geldi (baba
Lütfi Celul'a, karayağız bir insan olduğu için, bölge insanları Karabardak diye
çağırırlardı ve Rumların dili dönmediği için karabatak derlerdi) Evet şimdi
geçiyor. Kipro, kalk koş. Koş bre muzuri. O (Kipro çavuş) kendisini serbest
bırakacak. Pari ile birlikte o da kalkar. (Buradaki o belirsiz gibi) Karabatak
yakalanır. Mezarlığa götürülür. Orada öldürülür. Merkez'in emri idi. (Merkez
dönemin İçişleri Bakanı Yorgacis'in EOKA kod adı). Pirgo'daki örgüt merkezine
yürüdüm. Orada Strati ve diğerlerini ateşte ısınırken buldum. Muzuris de geldi.
Şapkası kanlar içindeydi."
Lütfioğlu, Yorgos Lukas'ın hatıra defterinin
babasının öldürülüşünün itirafı olduğunu belirterek uluslararası Af
örgütüne başvuruda bulunduğunu, Otonom kayıplar komitesine konuyu ilettiğini,
komitenin kendisine bilgi vereceği sözüne rağmen şimdiye kadar hiçbir sonuç
alamadıklarını söyledi.
Evet Rum yönetimi, kendi
kayıpları için uluslararası alanda büyük bir kampanya yürütüyor. Kayıplar
konusunu, uluslararası kuruluşların gündemine yeniden sokmak için çaba harcayan Rum
yönetimi, Türklerin kayıpları ile ilgili olarak ortaya çıkan bir gelişmeyi ise es
geçiyor.
Rum Kayıp Yakınları Komitesi, kendi kayıp dosyaları
ile ilgili bilgilerin araştırılmasının yetmeyeceği; kayıplarının ölüm haberinin
verilmesi halinde, mezarlarının açılması, kemiklerinin kendilerine verilmesini
isterken, Türk kayıplarıyla ilgili bir iskelet konusu ise duymazlığa getiriliyor. |