ğEDİTÖRDEN
ğKIBRIS'TAN HABERLER
ğKIBRIS TÜRK ÜNİVERSİTELERİ
ğKİM KİMDİR ?
ğFİLATELİ
ğKİTAP
ğKIBRIS TÜRK MUTFAĞI
ğİLETİŞİM
ğASKER MEKTUBU
ğLİNKLER ANA SAYFA
e@mail
Sayfa yenilemelerinden ve yeni başlıklardan haberdar olmak istiyorsanız
e-mailinizi yazın.
|
Casusluk davasında duruşmalar sürüyor (11 Temmuz) Devlet ve askeri sırlarla ilgili casusluk
faaliyetleri yaptıkları iddiasıyla tutuklananların sayısı 6’dan 4’e inerken,
ikisi gazeteci 4 zanlının tutukluluk süreleri 3’er gün uzatıldı.
Savcı Sami Erginalp’ın 4 zanlıyla ilgili 8’er günlük uzatma talebini uygun
bulmayan Yargıç Emine Dizdarlı, tutukluluk süresini 3 gün uzatırken, zanlıların
yeniden sağlık kontrolünden geçirilmelerini de istedi.
Casusluk davasına devam ediliyor (14Temmuz)
Devlet ve askeri sırlarla ilgili casusluk faaliyetleri yaptıkları iddiasıyla
tutuklanan 4 kişiden, Avrupa Gazetesi çalışanı Mehmet İnancı’nın, “suçla
ilgili görülmediği” için serbest bırakılmasına karar verildi.
Lefkoşa Bölgesi Adli Şube Amiri ve tahkikat memuru Refik Öztümen’i zanlılardan
Şener Levent’in kasetlerde konuşanlardan birinin kendi sesi olduğunu
doğruladığını belirterek, diğer kasetlerin açılımı ve geçen konuşmaların
içeriğinin soruşturulması, tahkikatın salimen sürdürülebilmesi için zanlıların
8 gün daha tutukluluğunu talep ettiklerini ifade etti.
Savcı Sami Erginalp’in kasetlerdeki konuşmaların neyle ilgili olduğunu sorması
üzerine de Öztümen, zanlılardan Şener Levent ile Pembe Tütüncü arasında
geçtiğini, başka bir konuşmanın da zanlı Şener Levent ile Rum tarafından biri
arasında geçtiğini kaydett i.
Öztümen, kasetteki diğer sesin Rum’a ait olduğunu Şener Levent’in söylediğini
de belirterek, Levent’in, “Onunla görüştüm, söz verdiğimiz olacak ama, benim
tahammülüm kalmadı. Silahlanalım ve silahlı çatışma başlasın” dediğini
savundu.
KTMD ile Şehit ve Malul Gaziler Derneğinden
tepki
Kıbrıs Türk Mücahitler Derneği Başkanı Faik Koyuncuoğlu, son günlerde GKK ile
onun Komutanı Tuğgeneral Ali Nihat Özeyranlı etrafında gelişen olaylardan Kıbrıs
Türk Mücahitler Derneği olarak büyük üzüntü duyduklarını söyledi.
Faik Koyuncuoğlu, bazı kesimlerden “Bize Vatanımızı geri verin” gibi sözlerin
çıktığını belirterek , 1974 yılında Rumlar tarafından ezilen işgal edilen ve
Barış Harekatı’yla vatan yapılıp Kıbrıs Türkü’ne hediye edilen toprakların
herkesin, tüm Türkler’in vatanı olduğunu vurguladı. KKTC’nin, bir bedel
karşılığında, Pile veya Beyarmudu piknik sahasında kurulmadığını, mevzilerde
kurulduğunu, yitirilmeyeceğini, devletin sahiplerinin bulunduğunu kaydetti. Kıbrıs
Türkü’nün Ada’ya ayak bastığı günden itibaren yü zünü Anadolu’ya çevirdiğini, kader birliği yaptığını,
kaderini Anadolu’ya bağladığını ifade eden Koyuncoğlu, “Dün böyleydi, bugün
böyledir, yarın da böyle olacaktır” dedi.
KTBK Korgeneral Şükrü Sarıışık, KTMD temsilcilerini kabulünde kritik bir
dönemden geçildiği bugünlerde meydana gelen gelişmelerin, KKTC’de yaşayan gerçek
sağduyu sahibi insanların yaptığı çalışmaların ürünü olmadığına
inandığını belirtti. “Çok az bir kesimin, küçük bir grubun düşüncelerini
yaymak çabası içerisindeki gayretleridir. Bu biz im
için çok fazla birşey ifade etmemektedir” diyen Korgeneral Sarıışık, KTBK ile
GKK’nın KKTC’nin hudutları içerisinde her zaman olduğu gibi görevini, kendine
verilen yetkiler dahilinde yerine getireceğini kaydetti.
Uluslararası Gazeteciler Federasyonundan
basın toplantısı (17 Temmuz)
Merkezi Brüksel’de bulunan Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (IFJ) temsilcisi
Sarah De Jong, casusluk iddiasını araştırmak üzere geldiği KKTC’nde bir basın
toplantısı düzenledi.
Brüksel’e döndükten sonra Uluslararası Gazeteciler Federasyonu’nun göreviyle
ilgili bir rapor hazırlayacağını, bu raporun yürütme komitesi ve üyelerine
sunulacağını, daha sonra BM, UNESCO, Avrupa Konseyi, AB ve AGİT’e gönderileceğini
belirtti.
İlgilerinin temel noktasının gazetecilerin basın özgürlüğü olduğunu kaydeden
Jong, tutuklamaların direkt olarak “Gazetecilik aktiviteleri”yle ilgili olduğundan
endişe ettiklerini, bundan sonra “Fikir hürriyetinin kısıtlanması” noktasının
daha derinine inmeye çalışacaklarını ifade etti.
Karadeniz Kültür Derneği’nden GKK’na
destek (18 Temmuz)
Karadeniz Kültür Derneği, devletin birlik ve bütünlüğüne saldırıyı ve
milletin gözbebeği olan Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı ve onun şerefli komutanına
dil uzatılmasını kınayarak, devleti ve onun kurumlarını zaafa uğratacak faaliyetler
içinde olanların karşılarında kendilerini bulacakların vurguladı.
Dernek yönetim kurulu tarafından yapılan yazılı açıklamada, milletin gözbebeği
olan Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı ve onun şerefli komutanı Tuğgeneral Ali Nihat
Özayranlı’ya dil uzatılmasının 7 bin üyesi bulunan derneği derinden üzdüğü
ifade edildi.
Açıklamada ayrıca “Bu vatan bizim; bu vatanı yönetme hakkı; ay yıldızlı
bayrağını gönderden indirtmeyen, gerektiğinde bir çakıl taşı için gözünü
kırpmadan seve seve can veren, kahraman ordusunu ve onun mensuplarını bağrına basan
şerefli Türk milletinindir” sözlerine de yer verildi.
Casusluk davasında tutuklu kalmadı (18.7.2000)
Devlet ve askeri sırlarla ilgili casusluk faaliyetlerinde bulundukları gerekçesi ile
11 gün tutuklu kalan Avrupa Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Şener Levent, Astsubay
Vasfi Tütüncü ve eşi Pembe Tütüncü, dün çıkarıldıkları mahkemece tutuksuz
yargılanmak üzere) tahliye edildi..
Şener Levent ve Tütüncü çiftinin pasaport ve seyahat belgelerine el konularak
yurtdışına çıkışları da yasaklandı. Askeri Mahkeme Yargıcı Emine Dizdarlı,
kararında özetle şunları söyledi:
"Zanlıların tutuklu kaldıkları süre içinde, tab edilen resimler ve bu
resimlerle ilgili alınması gereken ifadelerin olduğu açıkça görülmektedir.
İddia makamı elinde 4 kasetin bulunduğunu, bu kasetlerin açılımı ve suçla
ilgili bağlantısının değerlendirilmesinin yapılacağını söyleyerek zanlıların
tutukluluk hallerinin 8 gün uzatılmasını talep etmiştir...
Ancak, zanlıların serbest kalması halinde bu emarelerle ilgili alınacak ifadelere
müdahale etme ihtimalinin çok düşük olduğu inancı içindeyim.
Kişi hak ve özgürlükleri göz önünde bulundurularak, bu safhada serbest
kalmasını uygun bulduk. Ancak zanlıların suçla ilgili yargılanmaları sırasında
mahkeme huzurunda hazır bulunmalarını kefalete bağlamak için yurtdışına
çıkışları yasaklanmıştır."
“Bu memleket bizim” mitingi yapıldı (18 Temmuz)
Aralarında Cumhuriyetçi Türk Partisi ve Yurtsever Birlik Hareketi'nin de bulunduğu
33 örgütün ortak organize ettiği "Bu Memleket Bizim" mitingi dün akşam
Lefkoşa İnönü Meydanı'nda yapıldı.
Mitinge 5 bini aşkın kişi katıldı. Polis miting alanında ve çevrede geniş
güvenlik önlemleri aldı. Miting saatinden önce İnönü Meydanı'na akın eden
vatandaşlar nedeniyle birçok yol trafiğe kapandı. .
Saat 21.00'de başlayan mitingin sunuculuğunu Ahmet Derya ve Görem Uygun yaptı.
Mitinge katılan vatandaşlar ellerinde, "Denktaş gidecek barış gelecek",
"Baskılar bizi yıldıramaz", "Faşizme geçit yok", "Yönetme
hakkı bizimdir" yazılı pankartlar taşıdılar. Ayrıca miting boyunca sık sık,
"Denktaş istifa", "Faşizme hayır",
"Birlik-mücadele-dayanışma", "Özgür basın susturulamaz" gibi
sloganlar da atıldı.
Miting sırasında Yurtsever Birlik Hareketi (YBH) Genel Sekreteri İzzet İzcan ve
Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Başkanı Mehmet Ali Talat birer konuşma yaptı.
Ayrıca, programda olmamasına rağmen tutukluluğu dün sona eren gazeteci Şener Levent
de kısa bir konuşma yaptı.
Konuşmacılar özellikle son günlerde yaşanan casusluk suçlamaları ve ekonomik
paket üzerinde durdu. İzcan, "Başbakan'ın emrinde olan bir general, Başbakana ve
onun yardımcısına hakaret ediyor, Cumhurbaşkanı da, 'Konuşmasını ben istedim'
diyor. Yani halkının üzerine askeri sürdüğünü itiraf ediyor. Böyle bir
Cumhurbaşkanı Kıbrıs Türk halkını temsil
edebilir mi?" ifadelerini kullandı.
CTP Genel Başkanı Mehmet Ali Talat ise, meydanı dolduran binlerce kişilik
kalabalığa teşekkür etti ve "Burada 'polisimi de, ekonomimi de, itfaiyemi de ben
yönetmek istiyorum' mesajını en iyi şekilde verdiniz. Bundan böyle yurdumuza daha
fazla sahip çıkacağız. Hangi partiden olursanız olun, hukuk düzeni için, adaletli
düzen için mücadele edeceğinizi gösterdiniz" dedi. Talat ayrıca, "Casusluk
komplolarına gelmedi" dediği mahkeme yargıcı Emine Dizdarlı'ya da teşekkür etti.
YBH Genel Sekreteri İzzet İzcan, Kıbrıs Türk halkının kendi kendini yönetmek
istediğini belirterek, "Ne seni ne de generalini istemiyoruz. Yıllardır
Türkiye'yi yöneten belli bir kesime avantalar sağlayarak saltanatını sürdürdün. Bu
memleket bizimdir kardeşlerim. Dağına da, taşına da, bahçesine de, bütününe de
sahip çıkacağız, böldürmeyeceğiz ülkemizi. Barışla birlikte esir yaşamından
kurtulup, AB üyesi bir dünya devleti olacağız." Dedi.
CTP Genel Başkanı Mehmet Ali Talat, Kıbrıs Türkü'nün kendi polisini,
itfaiyesini, ekonomisini yönetecek olgunlukta ve bilgide olduğunu savunarak, "Bu
memleket Kıbrıslı Türklerindir. Bu meydanı dolduran sizler, Kıbrıslı Türklerin bu
adada bitmediğini gösterdiniz. 'Kendimizi yönetmek istiyoruz' dedik, 'hain-casus'
dediler. Güv enlik Kuvvetleri Komutanı ortaya
çıktı, hainlik edebiyatına sarıldı. Ardından Denktaş çıktı ve 'Kıbrıs Türk
halkına sövmesini ben istedim' dedi. 'Kışkırtıcı benim' dedi. Bizim dünya önünde
yüzümüzü kızarttı ama, siz yüzümüzü ağarttınız. Meydanları doldurarak bunu ispat ettiniz. Teşekkürler sevgili halkım. Ayrıca
komplolara gelmeyen sevgili yargıca da burada teşekkür etmek istiyorum.” Şeklinde
konuştu
Gece Kıbrıs'ın tanınmış grubu SOS'in seslendirdiği parçalarla son buldu.
Denktaş komplo iddialarını cevaplandırdı
Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş casusluk suçlamasıyla tutuklanan gazeteci ve diğer
kişiler hakkında yargı sürecinin devam ettiğini, bu nedenle yorum yapmak için
mahkemenin sonucunun beklenmesi gerektiğini söyledi. Emniyet güçlerinin kendisine
ikibuçuk saatlik bir brifing verdiğini açıklayan Denktaş, “Cenevre’den gelir
gelmez ilk olarak ilgili makamlardan konu hakkında bilgi istedim. İkibuçuk saat boyunca
bana bir brifing verildi, elde olanlar söylendi, gösterildi. Büyük bir gönül
rahatlığı ve vicdan huzur uyle söylüyorum komplo
iddiaları hiçbir şekilde bu söylenemez, hiçbirşekilde düşünülemez.” şeklinde
konuştu.
Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, “KKTC’de mahkemeler tamamen tarafsızdır. Siyasi
hiçbir otorite mahkemelerimize ‘Şunu yap, bunu yap’ diyemez.” dedi.
Yapılmaya çalışılanın Kıbrıs Türkünü Türkiye’den ayırmak, Türkiye’yi
adadan çıkarmak ve 1960 çerçevesinde (sanki Rum ona razıymış gibi) Kıbrıs
Türkünü yeniden Rumların hegomanyası altına sokmak olduğuna dikkati çeken
Cumhurbaşkanı Denktaş, “Yapılmak isteneni göremeyen
bazı arkadaşlarımız ve insanlarımız bu gürültüye alkış tutmaktadır, buna
katılmaktadır. Bu doğru değildir. Adli işleri, adli kanal içerisinde bırakmak
mecburiyetindeyiz. Adli kanal içerisinde bırakmak demek de ağzımızı, dilimizi tutmak
demektir. Ta ki netice alınsın. Ondan sonra
söylenecek söylenir” şeklinde konuştu. Denktaş sözlerini şöyle tamamladı:
“Sınırlarımızda bizi bekleyen o, paramız eksildiğinde veren o, yangınımız
olduğunda söndüren o, zorluğumuz olduğunda zorluklarımızı ortadan kaldıran o,
evlatlarımızı okutan o, okullarımızı, yollarımızı, köprülerimizi
limanlarımızı yapan o. Kimdir o? Anavatanımız, geldiğimiz topraklar, bizim
kanımız, bizim canımız kardeşlerimizin bizim için yaptıklarını çok iyi
değrelendirmek mecburiyetindeyiz. Bunları unutarak ve bir olayı ele alarak bunların
tersini söylemek hiçkimseye yakışmaz. Zaten Kıbrıs Türkü de bunun tersini
söyleyenlerden yana değil, doğruyu söyleyenlerden ve Anavatandan yanadır.”
Talat’tan Denktaş’a eleştiri (23 Temmuz)
Cumhuriyetçi Türk Partisi Genel Başkanı Mehmet Ali
Talat, Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın son günlerde yaptığı açıklamalarla
“sivilleşme ve demokrasiden ne kadar uzak olduğunu gösterdiğini” savundu.
Talat yazılı açıklamasında, Cumhurbaşkanı Demktaş’ı “casusluk- ajanlık”
konulu açıklamalarından dolayı eleştirdi ve “sürekli gaf yapmakla” suçladı.
Talat, Cumhurbaşkanı Denktaş’ın “kutsal müessese ve değerlere sahip
çıkıyorum” diyerek gazetecilere yönelik operasyona sahip çıktığını, ancak buna
karşın Güvenlik Kuvvetleri Komutanı’nın s ivil
idareye yönelik “ağır hakaretlerini” saklamaya çalıştığını öne sürdü.
Ülkede son zamanlarda yaşanan olayların
Kıbrıs Türkü’nü dünya önünde zor durumda bıraktığını belirten Talat, “Son
olaylar hükümetin beceriksizlikleriyle de birleştirilince yaratılan ekonomik ve siyasi
kaos Kıbrıs Türkü’nü hem içte, hem dışta zayıflatmış ve adeta dağılma
noktasına sürüklemiştir” dedi. CTP Genel Başkanı Talat, 18 Temmuz’da
Lefkoşa’da yapılan mitingin ise Kıbrıs Türkü’nün kendi kendini yönetme ve
memleketine sahip çıkma
kararlılığının göstergesi olduğunu ekledi.
Casusluk
davası ile ilgili dosyamızı GKK Komutanı Tuğgeneral Özeyranlı’nın Hürriyet
Gazetesi’nden Pınar Türenç’le yaptığı röportaj ve editörün yorumuna yer
vererek kapatıyoruz. |