“KKTC ve TURİZM”Her köşesinde tarihin izlerini barındıran, yılın 300
gününde güneş alan, deniz suyu sıcaklığının ortalama 21 derece olduğu KKTC
önemli bir turizm potansiyeline sahip.
Doğal yapısı, kültürel mirası yanında bozulmamış çevresi, sakin yaşam,
zengin mutfak gibi turizm açısından bir dizi avantaja sahip KKTC, tüm avantajına
rağmen turizmden beklediğini alamamış bir ülke.
Yetkililer, tanınmamış bir ülke olmanın
dezavantajına dikkati çekerken bugüne kadar ihmal edilen konulara yeterince önem
vermiyorlar. Örnek mi Ulaşım…. Adaya geliş ne kadar zor ve zahmetli ise, ada içi
ulaşım daha da zor. Deniz yoluyla gittiğinizde Girne ve Taşucu Limanlarında
çekeceğiniz eziyet sizi havayoluna yönlendirirken bu kez de Ercan Havaalanı’nda
kalma riskiyle karşılaşıyorsunuz. Niçin mi, Ercan’dan Girne, Lefkoşa ve Gazi
Mağusa’ya servis aracı yok.
Milyonlarca turistin indiği Antalya’ya yaklaşık 100
kilometre uzaktaki KKTC’ye günübirlik geçiş bile yapılamıyorsa öncelikle hatayı
kendimizde aramamız gerekiyor.
Tüm bu eksikliklere rağmen son
zamanlarda bir hareketlenme görülüyor. “Özel ilgi turizmi” diyebileceğimiz bir
çalışma yürütülüyor. Doğası, kültürel birikimi, bitki örtüsü ile büyük
olanaklar ve diğer ülkelere göre ayrıcalıklar taşıyan KKTC’nin özel ilgi turizmi
için büyük potansiyel taşıdığı biliniyor ve bu yönde çalışmalar yapılıyor.
Örneğin; “Dalgıçlık” özel ilgi turizmi uygulamalarından sadece biri. Bakanlık
bu amaçla broşür de bastırmış. KKTC bitki örtüsünün tanıtıldığı “dağ
yürüyüşleri” diğer bir özel ilgi alanı. Bu amaçla yapılan çalışmalar sonucu
gruplar halinde turistler geliyor. Alevkaya ve Salamis ormanlarına yapılan yürüyüş
yolları da bu amaç için uygun alanlar.
Bir başka alan da İnanç turizmi…. “Haçlı Kaleleri
Turu” da özel ilgi turizminin bir türü. St. Hilarion, Bufavento ve Kantara kalelerini
kapsayan bu turlar da uygulamaya girdi. Bunun için çalışma yapan tur operatörleri
var. Özellikle 2000’li yıllarda gündemi belirleyen İnanç Turizmi’nden KKTC’nin
de yararlanması için somut çalışmalar var. Apostolos Andreas ve St Barnabas
Manastırları bu anlamda büyük önem taşıyor.
Bu çerçevede Karpaz bölgesine de özel önem veriliyor.
Karpaz’da başta Lefkara olmak üzere el işlerinin üretilip satılacağı bir merkez
oluşturuluyor. Dipkarpaz’da pansiyonculuğu geliştirmek için de bir çalışma
başlatıldı.
Doğu Akdeniz’de dolaşan ve liman
bulmakta zorlanan gemilerin KKTC için önemli bir potansiyel oluşturduğunu gören KKTC
yönetimi Yeni Erenköy, Mağusa ve Gemikonağı’na yat limanı yapmayı planlıyor.
Tabii İnanç Turizmi denilince Kıbrıs adasındaki
İslam alemi ve Hristiyan dünyasına ait eserlerin hangileri olduğu akla geliyor. İslam
alemine ait eski eserlerden ilk akla gelenler, bugün Rum kesiminde kalan Larnaka’daki
Hala Sultan Tekkesi ile Girne’deki Hazreti Ömer Türbesi oluyor. Yaklaşık 400
yıllık hakimiyeti döneminde adanın her köşesine damgasını vuran İslam dünyasına
ait eserlerin büyük bölümü Güney Kıbrıs’ta kaldı. Güney Kıbrıs'ta kalan
eserlerin bazıları ayakta dururken, bazıları da yıkılarak, otopark veya başka
amaçla kullanıldı. Çoğunun durumu bilinmiyor.
Edinilen bilgiye göre, adada Türk Müslüman
varlıklarına karşı 1950'li yıllarda başlayan saldırılar, 1963 yılında doruk
seviyesine ulaştı.
1974 öncesi ada genelinde 110 mabet Rumların
saldırısına hedef oldu. 1955-1958 yılları arasında 16, 1963 yılında 86 mabet
tahrip edildi.
1974 sonrasında 8 cami saldırıya uğradı. Bu camilerin
7'si bugün Güney Kıbrıs'ta bulunuyor. Larnaka Camii Kebir, Tuzla Camisi, Evdim
(Düzkaya) Camisi, Binatlı (Aşağı ve Yukarı) camileri, Yalova Camisi, Çayönü
(Paramal) Camisi gibi ibadet yerleri Rum fanatikliğinin somut örneği oldu.
Bugün KKTC'de kalan Yenicami de
1974 yılında Rumlar tarafından tahrip edilmişti. Limasol'da bulunan Hala Sultan
Tekkesi de zaman zaman düzenlenen saldırılardan nasibini aldı.
Güney'de kalan camilerimiz veya diğer eserlerimiz 1974
yılından sonra sistematik bir şekilde ortadan kaldırılmaya çalışıldı. Bunun en
somut göstergesi ise yıkılan ve yerlerine otopark, benzin istasyonu yapılan camiler
oldu.
1974 yılından sonra Güney'de saldırıya uğrayan
mabetlerimiz
Ulu Cami (Camii Kebir)- Larnaka
Larnaka'da Seyit Elhaç Mehmet Ağa tarafından yapılan
bu cami, boyuna dikdörtgen tasarlı ve iki katlıydı.
Kuzeybatısında birinci katta bulunan son cemaat yeri,
zemin katındaki ayak kemerler üzerine oturmakta ve buraya bir merdivenle
çıkılmaktaydı. Kuzeybatı güneydoğu yönünde uzanan cami, beşerden iki sıra
sütun dizisiyle üç bölüme ayrılıyordu.
Yuvarlak gövdeli ve başlıklı
olan bu sütunlar; kuzeydoğu güneybatı yönünde kemerlerle
duvarlara bağlanıyordu. Caminin giriş kapısının üst
bölümünde, ahşap merdivenle çıkılan ve önü ahşap kafes parmaklıklarla kapalı
kadınlar mahfili vardı. Caminin silindirik gövdeli ve tek şerefli minaresi, kuzeydoğu
köşede olup, gövdesi üç bölümlüydü ve iki bölümü barok üslupla yapılmış
kemerli nişlerle süslüydü.
Tuzla Camisi- Larnaka
Tuzla'da olan Osmanlı Camisi, çapraz tozonla örtülü
enine bir ana mekan ve kuzeyinde kara bir bölmeyle dört gözlü avluya bağlanan son
cemaat yerine sahipti. Caminin minaresi, kuzeybatı köşesinde yer alıyordu. Bir Venedik
yapısından değiştirilerek camileştirildiği biliniyor.
Evdim (Düzkaya) Camisi
Osmanlı döneminde kesme taştan yapılan bu caminin,
daha sonraki dönemlerde şerefsi ve üzerindeki konik alanı, renkli floresan lambalarla
ışıklandırıldı. Cami, 1974 yılında kırık evle birlikte yakılıp yıkıldı.
Yalova Camisi- Limasol
Osmanlı Dönemi'nde, St. Gerorge Kilisesi'nden camiye
çevrilmiş bu yapı, Yalova köyünde bulunuyordu. Üç kemerli son cemaat yerinin T
biçimli bir görünümü vardı. Caminin minaresi solda bulunuyordu ve tek şerefliydi. (Güney Kıbrıs'taki islami
eserlerin listesi)
KKTC'nde Hristiyan alemine ait eserler
Tabii biz Kıbrıs Rum kesiminde bulunan ve
İslam dünyasını temsil eden eski eserlerin sistematik bir biçimde yok edildiğini
anlatırken Rum tarafı da, Kuzey Kıbrıs’taki Hristiyan dünyasına ait eski eserlerin
yağmalanarak tahrip edildiğini iddia ediyor. O zaman akla şu soru geliyor. KKTC’ndeki
Hristiyan dünyasına ait eserlerin durumu ne?
KKTC’nde Hıristiyanlığın ibadet yerlerinden belli
başlı 87 kilise ve manastır var. Bazı kiliseler Kıbrıs’ın Osmanlı
İmparatorluğu’nca fethinin ardından camiye çevrildi, bazıları ise bugün ibadet
yeri olarak kullanılıyor.
Özellikle Karpaz'daki Apostolos Andreas Manastırı, her
yıl belirli dönemlerde Güney Kıbrıs'tan ibadet için gelen yüzlerce kişiyle dolup
taşıyor. (Ayrıntılı
liste) |