"Mavi Haç"lı bayrak
- Yıl 1994. Birleşmiş Milletler Genel
Sekreteri’nin girişimi çerçevesinde iki toplum arasında Güven Arttırıcı
Önlemler Paketi müzakere ediliyor. BM yetkilileri bir gün Rum kesiminde bir gün Türk
kesiminde. Türk ve Rum gazeteciler de sırayla –kendilerince- karşı tarafa geçiyor
ve görüşmeleri izliyor....
- Bir sabah TRT bürosundan çıkarken bina
girişindeki posta kutusunda büyük bir sarı zarf gördüm. Kalın bir paket
biçimindeki zarfı aldım ve büroya çıkardım. Önce bombalı paket olmasından
şüphelendim ama merakım galip geldi zarfı açtım. A5 ebadında basılmış bir bayrak
ve altında dört harf var. Hiçbir anlam veremedim. Harfleri bir kağıda kaydettikten
sonra rutin görüşmeleri izlemeye gittim.
- Rum gazetecilere, Ledra Palas Sınır
Kapısından Cumhurbaşkanlığı’na kadar mihmandarlık eden Sabahattin Egeli’nin
boş bir anını yakaladım ve yazılı dört harfi göstererek anlamını sordum; “Bu
isimde bir dernek, bir cemiyet var mı? Bu harflerin bir anlamı var mı?”
- Sabahattin Egeli, harflere uzun süre
baktıktan sonra bir anlam veremediğini anlattıktan sonra; “İstersen bir de Rumlara
soralım” dedi.
- Bunun üzerine Rum meslektaşlara sorduk.
Onlar da bir anlam verememişlerdi. Anlam çıkarabilmek için bu harflerin hangi metnin
içinde olduğunu sordular. Ben de kendilerine bayrak gibi bir şeklin altında olduğunu
anlattım. Görmek istediler. Yanımda olmadığı, ancak bir dahaki görüşmeye
getirebileceğim cevabını verdim.
- Olaya haber gözüyle baktığım için
haberi, dolayısıyla bayrağı kendime saklamak istemiştim ama harflerden bir sonuca
varamayacağımı anlayınca, bayrağı ortaya çıkarmaya karar verdim.
- Ertesi görüşme sırasında
Cumhurbaşkanlığına giderken cebime 15-20 bayrak koydum. Sabahattin Egeli bayrağa
bakar bakmaz harflere bir yorum getirdi ve “Bu Kıbrıs Rum Federe Devleti anlamına
geliyor” dedi. Bunun üzerine bayrağı Rum gazetecilere gösterip göstermeme konusunda
tereddüde düştük. Çünkü Rum meslektaşlar harflerin yazılı olduğu bayrağı
getirip getirmediğimi sormaya başlamışlardı.
- Sabahattin Egeli, Cumhurbaşkanı Rauf
Denktaş’a danışmamızı istedi. Bunun üzerine Cumhurbaşkanına gittik ve sorduk:
“Bayrağı Rumlara gösterelim mi?”
- Cumhurbaşkanı Denktaş, bir mahzur
olmadığını söyleyince, ilk soran Rum meslektaşıma bayrağı gösterdim. Büyük bir
şaşkınlık geçirdi ve bayrağı kendisine verip veremeyeceğimi sordu. Verebileceğimi
söyledim. İki dakika sonra bütün Rum gazeteciler etrafımı sarmıştı. Hepsi
bayraktan bir örnek istiyordu. Elimdeki bayrakları dağıttım.
- Görüşme sonrası Sabahattin Egeli, Rum
kesiminin karışacağı tahmininde bulundu. Ben ise aksi tezi savundum. Sabahattin Egeli
ısrarlıydı. Televizyonların bayrağı haber yapacağın, hiç olmazsa Komünist
Akel’in yayın organı “Haravgi” gazetesinin bayrağı basacağını savunuyordu.
- Akşam işim bittikten sonra eve döndüm
ve Rum televizyon kanallarını karıştırmaya başladım. Ancak ana haber bültenlerinin
hiçbirinde bayrağa yer verilmemişti. Bunun üzerine Egeli’ye telefon ettim; “Ne
haber, hiçbir televizyon kanalında tek kelime yok!” dedim. Egeli, sabırlı olmamı ve
sabahı beklememi istedi.
- Heyhat!.. Sabah da Rum gazetelerinde
bayrağa ilişkin tek kelime yoktu. Rum Enformasyon Dairesi PIO yetkilisi görevini iyi
yapmış, Rum gazetecilerin bayrakla ilgili tek bir kelime bile yayınlamamalarını
sağlamıştı. Güven Arttırıcı Önlemler Paketinden de bir sonuç alınamadığı
için bu bayrağın Kıbrıs Rum Federe Devletinin bayrağı ya da amblemi mi olduğu
anlaşılamadı.
- Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri,
Kıbrıs’ta yine tarafları bir araya getirmeye çalışıyor. Genel Sekreter, bu kez
Rumları, el koyup sahip çıktıkları “Kıbrıs” bayrağından vazgeçirerek,
federal devletin federe kanadı olmaya ikna edebilecek mi bunu zaman gösterecek.....
Kıbrıs Sorununun
tarihçesi |