2001 YILI BÖYLE GEÇTİ


ğEDİTÖRDEN
ğKIBRIS'TAN HABERLER
ğKIBRIS TÜRK ÜNİVERSİTELERİ
ğKİM KİMDİR ?
ğFİLATELİ
ğKİTAP
ğKIBRIS TÜRK MUTFAĞI
ğİLETİŞİM
ğASKER MEKTUBU
ğLİNKLER

 ANA SAYFA

e@mail

 Sayfa yenilemelerinden ve yeni başlıklardan haberdar olmak istiyorsanız e-mailinizi yazın.



    

Editör
Metin ÇETİN

webmaster&desing
Oğuz ÇETİN

 

2001 yılı geçti

2001 yılı, 11 Eylül'de New York'ta ikiz kulelere yönelik saldırı ve ardından ABD'nin Afganistan'a yönelik operasyonuyla hatırlanacak. Belleklerden silinmeyecek bu olay bir yana biz, Türkiye ve KKTC ekseninde geçen bir yılın özetini değerlendirelim.

 TÜRKİYE'DE 2001 YILI BÖYLE GEÇTİ   
  KKTC'NDE 2001 YILI BÖYLE GEÇTİ  
  2001 YILINDA TÜRKİYE-YUNANİSTAN İLİŞKİLERİ  
  2001 YILINDA TÜRKİYE-ABD İLİŞKİLERİ  
  2001 YILINDA TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİ  


TÜRKİYE'DE 2001 YILI BÖYLE GEÇTİ 
Türkiye'de Milli Güvenlik Kurulu toplantısında Şubat ayında yaşanan krizin ardından başlayan ekonomik kriz, 2001 yılında Türkiye`nin gündemini belirledi. 2001'de 5 bakan görevinden istifa ederken, birçok ünlü kişi de hayata veda etti.
Büyük umutlarla girilen 21. yüzyılın ilk yılı Türkiye için oldukça çalkantılı geçti.
Farklı bakışı ve uygulamalarıyla dikkati çeken Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan ile 4 koruması ve şoförünün, silahlı saldırıda çapraz ateşe tutularak şehit edilmesi, yılın hemen başında Türkiye`yi sarstı.
Milli Güvenlik Kurulu`nun 19 Şubat`ta yapılan toplantısı ve sonrasında yaşanan gelişmeler bütün bir yıla damgasını vurdu.
Başbakan Bülent Ecevit, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile yaşadığı tartışma nedeniyle toplantıyı terk etti. Hükümetin diğer üyeleri de toplantıdan ayrıldılar. Ecevit, Sezer`in toplantının açılışında ``son derece de terbiye dışı bir üslupla ağır ithamlarda bulunarak, üzerlerine Anayasa kitapçığını attığını`` belirterek, yaşanan durumu ``ciddi bir kriz`` olarak  nitelendirdi. Ecevit, Sezer`i ``Hükümetin çalışmalarına art arda engeller çıkarmakla`` da suçlarken, Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi`nden yapılan açıklamada, MGK toplantı düzenine uymadan, Başbakan Ecevit`i aşarak araya giren bir bakanın saygı dışı müdahale, söz ve davranışları üzerine Başbakan ve bakanların toplantıyı terk ettikleri belirtilerek, ``gelişmelerden Cumhurbaşkanı`nın sorumlu tutulmasının en hafif deyişle haksızlık`` olduğu ifade edildi.
Yaşanan bu krizin ardından ekonomide sorunlar başladı. Ekonomik krizin derinleşmesi üzerine Başbakan Ecevit`in "görüşmek üzere" Türkiye`ye davet ettiği Dünya Bankası Başkan Yardımcısı Kemal Derviş, ekonomiden sorumlu Devlet Bakanlığı`na atandı.
Türkiye, bütün yılı ekonomik krizin ağır şartları altında geçirdi. Ekonomik programın siyasi yansımaları da oldu. Ekonomik uygulamalar çerçevesinde Devlet Bakanı Kemal Derviş ile ilişkileri polemik konusu olan Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz ile yine ekonomik programa ilişkin açıklamaları nedeniyle Devlet Bakanı Yüksel Yalova görevlerinden istifa ettiler.
Önceki ekonomik programın uygulayıcılarından eski Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel, ekonomik kriz öncesinde 52 milyar liralık şahsi parasını dolara çevirmesi ve bazı bankalara 5 milyar 188 milyon 900 bin dolar satılması nedeniyle yargı konusu oldu.
YOLSUZLUKLAR
Önceki yıl gündemi belirleyen yolsuzluk soruşturmaları 2001 yılının da önemli gündem maddesini oluşturdu. Yolsuzluk soruşturmaları Devlet Tiyatroları ve Türk Dil Kurumu gibi kültür kurumlarına kadar uzandı, eski bakanlar, üst düzey bürokratlar, belediye başkanları, ünlü işadamları, kamuoyunun yakından tanıdığı birçok kişi yolsuzluk suçlamalarının muhatabı oldu. Kimileri tutuklandı, kimileri ceza aldı, kimileri tahliye edildi.
Silah alım satımında dolandırıcılık yapıldığı iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında, Milli Savunma Bakanlığı Kara Silah Şube Müdürü Yarbay Harun Baktır tutuklandı.
Soruşturmalar nedeniyle yargıda da tartışmalar yaşandı. Ankara DGM Başsavcısı Cevdet Volkan, Mavi Akım soruşturmasını Nuh Mete Yüksel`den alarak savcı Cengiz Köksal`a verdi.
Yolsuzluk soruşturmalarının siyasi sonuçları da oldu. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Cumhur Ersümer, bakanlığı, Bayındırlık ve İskan Bakanı Koray Aydın, hem bakanlığı, hem kendisi ile ilgili iddialar nedeniyle görevlerinden istifa ettiler.
Soruşturmaları yürüten güvenlik birimlerinin başında bulunan ve uygulamalar nedeniyle ``kendi partisi içinde rahatsızlıklar yarattığı`` iddiaları ortaya atılan İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, bu görevden alınarak Devlet Bakanlığı`na atanınca, hem bakanlıktan hem de partisinden istifa etti. ``Tantan ekibi`` olarak adlandırılan İstanbul Emniyet Müdürü Kazım  Abanoz ile Emniyet Genel Müdürü Turan Genç de görevlerinden ayrıldılar.
Jandarmanın soruşturmaları yürütmesi de tartışma konusu olurken, Beyaz Enerji soruşturmasını yürüten Albay Aziz Ergen, görevinden alınarak, Bakü`ye atandı.
Yolsuzluklara ilişkin tartışmalar yasal boyutta da gündeme geldi. Toplu yolsuzluk suçlamalarında uygulanan ``Cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak ve bunlara yardım etmek`` fiilerini düzenleyen TCK`nın 313 ve 314. maddelerini DGM`lerin görev kapsamından çıkaran yasa, Cumhurbaşkanı Sezer tarafından kısmen iade edildi. Sezer, aynen kabul edilen yasayı onaylamak zorunda kaldı.
SİYASET
2001 yılında siyasi açıdan da önemli gelişmeler yaşandı. Fazilet Partisi, Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı. Bu karar, partide zaten başlamış olan ayrışmayı da kurumsal hale getirdi. 
Partinin ``gelenekçiler`` kanadı Saadet Partisi`ni, ``yenilikçiler`` kanadı ise Adalet ve Kalkınma Partisi``ni kurdu. Bu durum DYP`yi ana muhalefet partisi yaptı. 
DSP 5. Olağan Büyük Kurultayı yapıldı. Kurultayda, Genel Başkanlığa Bülent Ecevit yeniden seçildi.
Genel seçimlerde partisinin baraj altında kalması üzerine CHP Genel Başkanlığı`ndan çekilen Deniz Baykal, CHP 29. Olağan Kurultayı`nda Genel Başkanlığa yeniden seçildi. Baykal ve ekibinin uygulamaları CHP`de rahatsızlıklara neden oldu, SHP kökenlilerden eski SHP genel başkanları Erdal İnönü ve Murat Karayalçın`ın da aralarında bulunduğu kamuoyunda tanınan birçok kişi CHP`den ayrıldı. Eski SHP Genel Sekreteri Fikri Sağlar ise ihraç edildi. İnönü, bir süre parti kurma çalışmaları yaptı, ancak daha sonra çalışmalardan çekildi.
Partiler arasında milletvekili geçişleri de yıl boyu devam etti. DYP`den ayrılan Kocaeli milletvekili Meral Akşener, önce Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Adalet ve Kalkınma Partisi`nin kuruluş çalışmalarına katıldı, daha sonra buradan da ayrılarak MHP`li oldu.
ANAYASA`DA DEĞİŞİKLİK
2001 yılında olumlu gelişmeler de yaşandı. Türkiye`yi AB üyeliğine taşıyacak Ulusal Program Bakanlar Kurulu`nda görüşülerek, onaylandı. Anayasa`nın 33 maddesi değiştirildi. Cumhurbaşkanı Sezer, bu değişikliklerden ``milletvekillerinin özlük haklarını düzenleyen`` maddeyi referanduma götürme kararı aldı, ancak yapılan yeni bir değişiklikle referandum gereksiz hale geldi.
Çin`in Ukrayna`dan satın aldığı ve boğazlardan geçişine izin verilmediği için yaklaşık 19 ay Karadeniz`de bekleyen Yüzer kütle Varyag, nihayet boğazlardan geçti, İstanbul rahat bir nefes aldı.
KIBRIS KONULU KAPALI OTURUM
TBMM Genel Kurulu, Kıbrıs konusundaki gelişmeler üzerine 23 Kasım günü bir kapalı oturum yaptı. 1949 yılından bu yana Kıbrıs konusunda yapılan 10. kapalı oturum İstanbul Bağımsız Milletvekili Mehmet Ali İrtemçelik ile 125 arkadaşının verdikleri genel görüşme önergesinin kabul edilmesi üzerine gerçekleştirildi. Kapalı oturuma milletvekilleri ve bakanlar dışında hiç kimse alınmadı. Görüşmelere ilişkin tutanaklar "Devlet sırrı" olarak saklanacak ve en erken 10 yıl sonra yayımlanabilecek. 
Bakanlara Yüce Divan yolunu açabilecek Meclis Soruşturması yoluna bu yıl 4 kez başvuruldu. Bunlardan 3'ü reddedilirken, eski Bayındırlık ve İskan Bakanı Koray Aydın hakkındaki önerge kabul edildi ve Soruşturma Komisyonu kuruldu. 
TBMM'DE BİR YIL BÖYLE GEÇTİ
TBMM, 2001 yılında kavgalı oturumlar, istifalar, ihraçlar, parti değiştirmelerin yaşandığı hareketli bir döneme sahne oldu. FP'nin kapatılmasıyla sandalye dağılımında büyük değişiklikler meydana gelirken Meclis, 5 partiyle başladığı 2001 yılını 6 partiyle tamamladı.
TBMM'nin 2001 yılı yasama çalışmalarına, 35 maddelik Anayasa değişikliğinin gerçekleştirilmesi ve 75 yıllık Medeni Yasa'nın değiştirilmesi damgasını vurdu. 
TBMM Genel Kurulu, 2001 yılında gerçekleştirdiği 140 birleşimden 91'i için fazla çalışma kararı aldı. Sadece 9 birleşimde toplantı yeter sayısı sağlayamayan Genel Kurul, yıl boyunca toplam 733 saat 11 dakika çalıştı. 
Toplantı yeter sayısının bulunamadığı 31 Ocak ve 1 Şubat tarihli birleşimler birer dakika sürerek, bu yılın en kısa toplantıları oldu. TBMM 6 Haziran günü yapılan 13.5 saatlik toplantısı ile son yılların en uzun çalışma rekorunu kırdı.
YASAMA DOKUNULMAZLIKLARI
TBMM gündeminde 92 milletvekili hakkındaki 124 dokunulmazlık dosyası karar bekliyor. 
80'i Komisyon, 44'ü de Genel Kurul gündeminde bulunan dokunulmazlık dosyalarının partilere göre dağılımı şöyle: 
DSP: Hadi Dilekçi, Hasan Erçelebi, Gönül Saray Alphan, Necati Albay, Hasan Suna, Ömer Üstünkol, Rıdvan Budak, Eyüp Doğanlar, Ahmet Sancar Sayın. 
MHP: İsmail Çevik, Hasari Güler, Ahmet Erol Ersoy, Şevkat Çetin, Cemal Enginyurt, Ersoy Özcan, Nesrin Ünal, Bedri Yaşar, Cumali Durmuş, Yusuf Kırkpınar, Meral Akşener, Nidai Seven, Namık Kemal Durhan.
ANAP: Aydın Ayaydın, Cengiz Aydoğan, Yüksel Yalova, Sebgetullah Seydaoğlu, Erkan Kemaloğlu, Ataullah Hamidi, Abdülbaki Erdoğmuş, Levent Mıstıkoğlu, İbrahim Yaşar Dedelek, Ersin Taranoğlu. 
DYP: Sedat Edip Bucak, Eyüp Aşık, Ufuk Söylemez, Nurettin Atik, Musa Konyar, Yıldırım Ulupınar, Metin Musaoğlu, Celal Adan, Kemal Çelik, Oğuz Tezmen, Mümtaz Yavuz, İbrahim Yazıcı, Takiddin Yarayan, Murat Akın, Kamer Genç, Ayfer Yılmaz, Burhan Kara, Enis Sülün. 
AKP: Abdullah Gül, Abdülkadir Aksu, Osman Pepe, Akif Gülle, Mahfuz Güler, Zeki Ünal, Bülent Arınç, Ali Sezal, Osman Arslan, Yahya Akman, Dengir Mir Mehmet Fırat, Eyüp Fatsa, Avni Doğan.
SP: Recai Kutan, Musa Demirci, Oğuzhan Asiltürk, Fehim Adak, Rıza Ulucak, Temel Karamollaoğlu, Ömer Vehbi Hatipoğlu, Yasin Hatiboğlu, Hüsamettin Korkutata, Mehmet Batuk, Sacit Günbey, Mustafa Niyazi Yanmaz, Mustafa Kamalak, Mustafa Geçer, Latif Öztek, Ali Gören, Zeki Çelik, Mehmet Bekaroğlu, Fetullah Erbaş, Ali Oğuz, Bahri Zengin, Ahmet Demircan. 
Bağımsız: Mehmet Ağar, Sema Pişkinsüt, Nazlı Ilıcak, Bülent Ersin Gök, Mustafa Düz, Mustafa Bayram, Hüseyin Arı." 
KAYIPLAR
2001 yılında tanınmış birçok kişi hayatını kaybetti. İşadamı Üzeyir Garih, bıçaklanarak öldürüldü. Basın dünyası, Dünya Gazetesi sahibi Nezih Demirkent, Hürriyet Gazetesi muhabiri Kemal Diyarbekir, Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi Berin Nadi ve Berat Yurdakul`u kaybetti.
Sanat dünyasının kayıpları ise Tekin Siper, Fikret Kızılok, Emel Büyükburç, Hikmet Şimşek ve Necati Cumalı oldu. Atatürk`ün manevi kızı, Türkiye`nin ilk kadın pilotu, dünyanın ilk kadın savaş pilotu Sabiha Gökçen de 88 yaşında yaşamını yitirdi.
Siyaset dünyasının önde gelen isimlerinden Yusuf Bozkurt Özal da kansere yenik düştü.                                               (yukarı)


KKTC'NDE 2001 YILI BÖYLE GEÇTİ
KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş`ın girişimleriyle Kıbrıs`ta başlayan mektup diplomasisinin ardından, Kıbrıs sorunu tarihinde ilk kez, sorunun çözümü için süre tahmini yapıldı. Türk ve Rum tarafları, 16 Ocak 2002`de başlayan doğrudan görüşmelerle, 6 aylık sürede, sorunun çözümü için büyük çaba harcayacağını açıkladı. 
Denktaş`ın, yüz yüze görüşmek için Rum Yönetimi Başkanı Glafkos Klerides`e Kasım ayı içinde yazdığı ısrarlı mektuplar sonunda, iki lider, 4 yıl aradan sonra Lefkoşa`da BM Genel Sekreteri`nin Kıbrıs Özel Telsilci Yardımcısı Zbigniew Wlosowicz`in ikametgahında, BM Genel Sekreteri`nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Alvaro De Soto`nun da katılımıyla buluştu.
Görüşme sonunda De Soto tarafından yapılan açıklamada, Denktaş ve Klerides`in, Ocak ayı ortasından itibaren, Kıbrıs sorununa çözüm bulmak için yüz yüze görüşmeyi sürdürme kararı aldığı belirtildi. Ortak açıklamada, ayrıca her şeyin masada olacağı ve tüm konularda anlaşma sağlanmadan hiçbir konuda anlaşma sağlanmamış olacağı vurgulandı. Denktaş, görüşmenin ardından düzenlediği basın toplantısında, Klerides`e Türk tarafının görüşlerini içeren yazılı bir metin verdiğini söyledi. Denktaş`ın Klerides`e verdiği yazılı metinde, Türk tarafının çözüm parametreleri çerçevesinde, yeni bir ortaklık önerisi dile getirildi. 
Denktaş ve Klerides, 5 Aralık 2001 akşamı da Denktaş`ın De Soto onuruna konutunda verdiği yemekte buluştu. Klerides, 26 yıl aradan sonra Rum Yönetimi Lideri olarak ilk kez adanın kuzeyine geçti. 
Klerides`in KKTC`ye geçerek Denktaş`la akşam yemeği yemesine, Rum siyasi partilerinin çoğunluğu tepki gösterdi. Klerides de 24 Aralık sabahı Denktaş`ı telefonla arayarak, konutunda akşam yemeğine davet etti. Yemek davetin kabul eden Denktaş da 26 yıl aradan sonra ilk kez Güney Kıbrıs`a geçti.
Denktaş, BM Genel Sekreteri Kofi Annan`a gönderdiği 12 Kasım 2001 tarihli mektupta, Kıbrıs sorununun çözümü için genel parametreleri ortaya koyarak, iki devlet temelinde yeni bir ortaklık kurulmasını önerdi. Kasım-Aralık aylarında hareketlenen Kıbrıs sorunu, 2001 yılının ilk aylarından itibaren, yabancı diplomatların zaman zaman nabız yoklama ziyaretleri şeklinde geçti. Kıbrıs konusunda BM Genel Sekreterliği önderliğinde sürdürülen görüşmelerin, BM Genel Sekreteri`nin 8 Kasım 2000 tarihli açıklamasıyla kesilmesinin ardından, 2001 yılının başlarında arabulucular adayı ziyaret etti. ABD Başkanı`nın Kıbrıs Özel Temsclisi Alfred Moses ve ABD Dışişleri Bakanlığı`nın Kıbrıs Özel Temsilcisi Thomas Weston, İngiltere`nin Kıbrıs Özel Temsicisi Sir David Hannay ve hemen peşlerinden BM Genel Sekreteri`nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Alvaro De Soto, Ocak ayı içinde Kıbrıs`ı ziyaret ederek, KKTC ve Kıbrıs Rum kesiminde temaslar yaptı. Denktaş, diplomatlara, Türk tarafının görüşmelerden neden ayrıldığını ve tekrar görüşmelere dönmesi için yeni bir zemin hazırlanması gerektiğini, yeni zemin hazırlığı için görüşmelere hazır olduğunu anlattı.
Temsilciler, yıl içinde de adaya ziyaretlerini sürdürdü 
RUM KESİMİNDE YASA DIŞI FAALİYETLER 
Kıbrıs Rum kesiminin, kara para aklama başta olmak üzere, her türlü yasadışı faaliyetlere bulaştığı, ABD ve Batılı istihbaratçılar tarafından açıklandı. Usame Bin Ladin`in kardeşlerinin de Rum kesiminde off-shore şirketleri olduğu açıklandı. Kıbrıs`taki iki İngiliz üssünün statüsü Rum kesiminde tartışılmaya başladı. Üslerin ayrı bağımsızlığı olması uygulamasının kaldırılmasını isteyen Rumlar, Avrupa Birliği (AB) üyeliğinde, ``üslerin AB toprağı mı olacağı, yoksa AB toprağının dışında mı kalacağının`` belirlenmesini istedi. Rum Yönetimi Dışişleri Bakanı Yannakis Kasulides, ``AB üyeliğinden sonra üslerin statüsünün yeniden gözden geçirileceğini`` söyledi. Ağrator Üssü`ne yerleştirilmek istenen geliştirilmiş bir iletişim anteni de Rumların yoğun tepkisiyle karşılaştı. Antenin, sağlık açısından sakıncalı olduğunu ve casusluk amacı taşıdığını savunan bir grup Rum, İngiliz üsler bölgesini basarak bir karakolu tahrip etti, karakolda yangın çıkardı. Olayda karakola ait 10 kadar araç zarar gördü. İngiltere, kendisi AB`ye üye olurken, üsleri AB statüsünün dışında bırakmıştı. Kıbrıs konusunda yılın önemli gelişmelerden biri de Aralık ayında oldu. Rum yönetimi, AB ordusundan sonra, AB polis gücünde katılmak istediğini açıkladı. BM Güvenlik Konseyi, Kıbrıs BM Barış Gücü`nün (UNFİCYP) görev süresini 16 Haziran 2002 yılına kadar uzattı. Daha önceki kararlarında olduğu gibi Rum yönetimine atıfta bulunulan ve Türk tarafının görüşlerine yer vermeyen karar, KKTC tarafından kabul edilmez olarak nitelendi.                                                      (yukarı)


2001 YILINDA TÜRKİYE-YUNANİSTAN İLİŞKİLERİ
Türkiye ile Yunanistan arasındaki yakınlaşma, gerek hükümetler gerekse sivil toplum örgütleri düzeyinde 2001 yılında da sürdü. Buna paralel olarak Ankara ile Atina'nın, ikili sorunlara ilişkin tartışmaları da devam etti. 
Atina ve Ankara'nın ikili bir sorun olmadığını özenle vurguladıkları Kıbrıs ise gerek yakınlaşma çerçevesindeki faaliyetlerin gerekse Yunanistan'da "milli konular" olarak tanımlanan ikili sorunların hemen hiç dışında kalmadı.
Papandreu'nun Cem'i ağırladığı sırada Zeybek oynaması en büyük gürültüyü Kıbrıs Rum Kesimi'nde kopardı ve "milliyetçi" basın eliyle Atina'da da yankılandı. 
Kıbrıs, Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği adaylığından, Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası'na, hemen her alanda varlığını hissettirdi, ancak en beklenmedik gelişme de bu alanda kaydedildi. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın, Rum Yönetimi Lideri Glafkos Klerides'e yüz yüze görüşme davetinde bulunması ve Rum liderin bu daveti kabulünün ardından yapılan görüşmede, müzakarelere 16 Ocak'ta başlanması kararı alınması Atina'yı karıştırdı.
Türk-Yunan ilişkilerinde 2000 yılı yakınlaşmanın hukuki alt yapısının hazırlandığı, 2001 ise pekiştirildiği yıl oldu. Yıl sonunda gelişen Kıbrıs'taki beklenmeyen hareketlenme ise Türkiye ile Yunanistan arasındaki ilişkilerin, iki komşu arasındaki doğal işbirliği sürecine girilene kadar aşılacak yolun iki taraf için de sürprizlerle dolu olduğunu gözler önüne serdi.                             (yukarı)


2001 YILINDA TÜRKİYE-ABD İLİŞKİLERİ 
Türkiye'de 2001 yılına damgasını vuran ekonomik sıkıntılar, ABD ile ilişkilerde de ön planda yer alırken, 11 Eylül'ün ardından, ABD ile diyalog ve işbirliği, Körfez Savaşı'ndan bu yana ilk defa savaş dönemi stratejik işbirliğine taşındı. Türk-Amerikan ilişkilerinde bu yılın en önemli konuları, Türkiye'deki ekonomik durum, terörizme karşı savaş, Afganistan operasyonunda işbirliği, Irak politikaları, Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası (AGSP) ve Kıbrıs oldu. ABD'nin Kıbrıs konusundaki rolü, son gelişmelerde katalizör işlevi gördü. ABD, Kıbrıs sorunu çözülmezse Kıbrıs Rum Kesimi'nin Avrupa Birliği'ne girmesine karşı çıkmayacağı mesajını, "biz AB üyesi değiliz, Rum Kesimi'nin üyeliğini bloke edemeyiz" sözleriyle iletti. Ancak ABD, bu gelişmenin, Türk-Yunan ilişkilerine olumsuz etkisinden kaygılanarak, Kıbrıs konusundaki çözüme yardım çabalarını yoğunlaştırdı. 
Kıbrıs konusunda girişim önderliği bu yıl ABD'de olmadı, ancak AB'deki takvim sıkışmasından dolayı konu, Bush yönetiminin gündeminde yer aldı. KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın, Rum Yönetimi lideri Glafkos Klerides'i, Lefkoşa'da yüz yüze görüşmeye çağırması dönüm noktası oldu. 
Denktaş ve Klerides, Lefkoşa'da biraraya geldi ve bir sonraki akşam birlikte yemek yediler, Ocak ayında yeniden yüz yüze görüşmelerde buluşma konusunda da anlaştılar. 
ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Kıbrıs Özel Temsilcisi Tom Weston, görüşmelerin başlamasında Denktaş'ın rolünün takdir edilmesi gerektiğini vurgularken, bu gelişmelerin ABD'de memnuniyetle karşılandığını bildirdi. ABD Dışişleri Bakanı Powell da gelişmeleri, "büyük bir adım" olarak değerlendirdi. 
EKONOMİ 
ABD, Kasım 2000 krizinin hemen ardından, henüz Clinton yönetimi görevdeyken, Türkiye'nin bu krizden çıkma çabalarına destek vermişti. Asıl yardım, bu yıl 21 Şubat'ta yaşanan krizden sonra ortaya çıktı. 
Krizin hemen ardından, ABD Başkanı George Bush, Türkiye'ye destek mesajı verirken, ABD Hazine Bakanı Paul O'Neill'dan gelen açıklamalarda, Türkiye'nin yeni bir program için ciddi yapısal önlemler alması gerektiği mesajları verildi. Türkiye, bu yönde adım atınca ABD, Mayıs ortasında Türkiye'nin IMF ve Dünya Bankası ile bu yıl için öngörülen 15.7 milyar dolarlık kredi programına tam destek verdi. O'Neill, IMF kredisinin, Türkiye'ye verilecek son yardım olduğu uyarısında bulundu.
ABD, Temmuz başında yaşanan Telekom krizi sırasında sorunun çözümü yönünde telkinlerde bulundu. Bu meselenin aşılmasının ardından 11 Eylül'e kadar geçen zamanda Türkiye, ekonomik programın uygulanmasında hem yapısal reformlar hem de uygulama yönünde başarı elde ederken, ABD bu gelişmelere sürekli destek verdi.
11 Eylül'ün ardından ise dünya ekonomisinde meydana gelen olumsuz gelişmeler, Türkiye'ye de yansıdı ve Türkiye, gelecek yılki borçlarının döndürülebilmesi ve yapısal reformlara destek amacıyla ek kredi talebinde bulundu. Mayıs ayında, "yeni kredi yok" mesajı veren ABD ise Türkiye'nin programı uygulamasını başarılı bularak, tutumunu değiştirdi ve bu talebe sıcak yaklaştı. Sanayileşmiş ülkelerden oluşan G-7'nin diğer ülkelerinin de desteğiyle IMF, 15 Kasım'da gelecek yıl için Türkiye'ye 10 milyar dolarlık ek kaynak sağlama niyetini açıkladı. 
ABD Hazine Bakanı O'Neill, IMF'nin bu kararının arkasında olduklarını bildirdi. 2001 yılı sona ererken, ABD'nin, Türkiye'nin ekonomik yönden düze çıkma çabalarına desteği sürüyor.
TERÖRİZME KARŞI İŞBİRLİĞİ 
Türkiye, 11 Eylül'ün ardından ABD'ye, terörizme karşı savaşta açık destek verdi. İncirlik başta olmak üzere askeri üsler, hava sahası açıldı. Asker gönderme kararı alındı. Teröristlerin banka hesaplarının dondurulmasında işbirliği yapıldı. 
Dışişleri Bakanı İsmail Cem, Mart ayında yaptığı ilk ziyaretindeki görüşmesinden sonra, saldırıların ardından ikinci kez Washington'da, ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney ile Eylül sonunda biraraya geldi. Başkan yardımcılarının Dışişleri Bakanları ile görüşmesi uygulaması bulunmamasına rağmen, Cheney'nin Cem ile görüşmesi, Türkiye'ye verilen önemin işareti olarak yorumlandı. 
BAKÜ-CEYHAN
Bush yönetiminin göreve başlamasının ardından, Bakü-Ceyhan boru hattının geleceğine ilişkin tereddüt yaşandı. Ermeni lobisine yakınlığıyla tanınan Spencer Abraham'ın Enerji Bakanlığı'na getirilmesi de kaygı yarattı. Ancak zaman içinde, yeni ABD yönetimi de Bakü-Ceyhan projesine, Clinton yönetimi kadar bağlı olduğunu vurguladı. ABD'nin, Bakü-Ceyhan hattına bağlılığı, Powell'ın Kazakistan ziyaretinde de dile getirildi. 
ABD'DEKİ ERMENİ LOBİSİ 
Bu yıl, Türk-Ermeni Uzlaşma Komitesi'nin oluşturulması, ABD'deki Ermeni lobisinin kendi aralarında bölünmesine yol açtı. Her fırsatta Türkiye karşıtı faaliyetlerde birlikte hareket eden Amerika Ermeni Birliği (AAA) adlı dernek, komitenin çalışmalarına destek verirken, Ermeni Ulusal Komitesi (ANCA), komisyona karşı sert tavır koydu. 
Emekli Büyükelçi Özdem Sanberk ile AAA Başkanı Vartan Krikoryan'ın başkanlık ettiği komitenin çalışmalarına Türkiye daha olumlu yaklaşırken, Ermeniler soykırım iddialarından geri adım atmadığı gibi bir süre sonra komiteden çekildi. 
ASKERİ İLİŞKİLER 
ABD ile 2001 yılında, Türkiye'deki ekonomik sıkıntıların da etkisiyle büyük boyutlu silah alımı anlaşması imzalanmadı. Ancak Türkiye'nin taarruz helikopteri ve havadan erken ihbar uçağı gibi milyarlarca dolarlık projelerinde kontrat görüşmelerinde ilerleme sağlandı. 
Öte yandan, ABD'nin halen üzerinde çalışmakta olduğu Türkiye'ye yardım paketi çerçevesinde Türk Silahlı Kuvvetleri'ne, aralarında bazı helikopterlerin de bulunduğu ihtiyaç fazlası silah ve teçhizatın hibe edilmesi, askeri kredi borcu FMS'lerin silinmesi ve uygun koşullarda deniz helikopteri satılması konuları ihtimal dahilinde bulunuyor. 
AGSP`DE GELİŞME 
Türkiye`nin, Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası (AGSP) konusundaki tavrının haklılığı da 2001 sonunda kanıtlandı ve Yunanistan hariç tüm müttefikler tarafından kabul edildi.
Kendisine askeri bir kimlik oluşturmak amacında olan AB, bu çerçevede NATO imkan ve yeteneklerini kullanmak istiyor, ancak İttifak`ın AB üyesi olmayan Avrupalı müttefiklerini karar mekanizmasından dışlayan bir tavırda ısrar ediyordu. Türkiye, ulusal menfaatlerini göz önünde bulundurarak, AB`nin, koşulsuz ve otomatik olarak NATO imkan ve yeteneklerini kullanmasına yeşil ışık yakmıyordu.
Sorunun aşılması için ABD, Türkiye ve İngiltere arasında sürdürülen müzakereler, yıl sonuna doğru hedefe ulaştı. Dışişleri Bakanı İsmail Cem, AGSP konusunda ``çok ciddi bir metin`` üzerinde uzlaşmaya varıldığını açıkladı. 2.5 sene süren zorlu müzakerelerden sonra anlaşmaya varıldığını belirten Cem, bu metnin, NATO ve AB tarafından onaylanması halinde resmiyet kazanacağını, böylece AGSP konusunun çözümleneceğini ve AB-NATO arasındaki sağlıklı işbirliğinin temelinin ortaya çıkacağını duyurdu. Türkiye`nin menfaatinin AGSP oluşumunda yer almak olduğunu söyleyen Cem, ``Olay bizim için bitti. Bundan sonrası, AB`nin kendi meselesidir`` dedi. 
``Türkiye`nin endişelerinde ve hassas yaklaşımında ne kadar haklı olduğu``, Atina`nın tavrı ile ortaya çıktı. Yunanistan, AB`nin temsilcisi olarak müzakerelere katılan ve uzlaşmayı imzalayan İngiltere`ye ve NATO`nun en güçlü üyesi ABD`ye rağmen, uzlaşmayı metnini reddetti. AB, Laeken zirvesinde Atina`yı ikna edemedi, ancak Türkiye`ye, ``yapıcı yaklaşımı`` nedeniyle olumlu mesajlar vermekten de geri kalmadı. AGSP, Laeken`de, ``özürlü doğan bir çocuk gibi``, ``operasyonel`` ilan edildi, ancak ``Yunan sorununun aşılması gereği`` vurgulanarak, NATO`suz hedefe ulaşılamayacağı teyit edildi.                               (yukarı)


2001 YILINDA TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİ
Türkiye-AB ilişkileri, 2001 yılında yoğun temaslar ve önemli adımlar çerçevesinde gelişti.
İlişkiler, 1999 sonunda gerçekleşen ve Ankara`nın adaylığının resmen tanınmasıyla sonuçlanan Helsinki zirvesinden sonra 2000`de, ``hareketli ancak bereketsiz`` bir boyut kazanmıştı. Türkiye, Nice zirvesinde dışlanmış, NATO`ya da yansıyan bir gerginlik ortamında, önemli sorun ve uzlaşmazlıkların çözümü 2001`e bırakılmıştı. 
Türkiye`nin AB adaylığı çerçevesinde, AB müktesebatına uyum çalışmalarını düzenleyen ve bu çalışmaları bir takvime bağlayan Ulusal Program (UP) 2001`in Mart ayında açıklandı.
Ankara`nın genel siyasi ve ekonomik hedeflerine yer verilen, KOB`a bir yanıt olarak nitelendirilen UP`da, yaşanan ekonomik krize karşı alınan önlemler, dış politikadaki öncelikler, AB`ye uyum ve tam üyelik hedefi doğrultusunda öngörülen reformlar ele alındı. 
UP, AB bünyesinde olumlu karşılanırken, Kıbrıs ve güneydoğu konularında, UP ile KOB arasındaki ``uyuşmazlıklar`` üzerinde de duruldu.
2000 yılının son ayında, AB Komisyonu Türkiye Masası Şefi Fransız Alain Servantie`nin, terör örgütü PKK`nın ``başkanlık konseyi``ne resmi bir mektup göndererek, terör örgütünü ``muhatap`` aldığının belirlenmesi bir ``mini kriz`` yaratmıştı. 
Türkiye`nin sert protestoları neticesinde, Komisyon Başkanı Prodi, bir açıklama yaparak, söz konusu mektuptan haberdar olmadığını bildirdi ve idari bir hatadan söz etti. AB Türkiye Masası Şefi Servanti, 2001`in Şubat ayında görevden alındı ve yerine, İngiliz Michael Leigh atandı. 
Türkiye`nin Avrupa Parlamentosu ile diyaloğu, 2001`de de sağlıklı bir boyut kazanamadı. Bir yıl önce, sözde Ermeni soykırımı iddialarını gündeme getiren Parlamento, bu yıl da Kıbrıs konusunda, Türk yaklaşımını dikkate almayan bir karar ile Ankara`nın tepkisini çekti. 
TBMM ile Avrupa Parlamentosu arasında bir ``diyalog organı`` olması öngörülen Karma Parlamento Komisyonu`nun (KPK) çalışmalarının da verimsiz kaldığı gözlemlendi. 
AB Komisyonu, 13 adaya ilişkin yıllık ilerleme raporlarını ve Genişleme Stratejisi Belgesi`ni, Kasım ayında basına açıklarken, Türkiye Raporu`nda, tam üyelik müzakerelerinin başlatılmasından önceki son aşama olan Tarama Süreci`ne yeşil ışık yakmadı. 
Aday ülkelerin, tam üyeliğe hazırlık sürecinde belirlenen hedef ve öncelikler çerçevesinde kaydettikleri aşamaları ele alan Komisyon, Türkiye`nin katılım stratejisinde, ``yeni bir döneme doğru`` gidildiğini belirtirken ve gerçekleştirilen reformlara yer verirken, insan hakları alanında atılan adımları yetersiz bulduğu mesajını da yansıttı.
Kıbrıs sorunu, 2001 yılında, Türkiye-AB ilişkilerinin en gergin noktasını oluşturmayı sürdürdü. Yılmaz, 2001`de Brüksel`e her gelişinde, ``Ankara`dan Kıbrıs konusunda hiçbir taviz beklenmemesi gerektiği`` mesajını verdi ve ``Güney Kıbrıs`ın AB`ye alınması, sorunun çözümünü zorlaştırır. Türkiye-AB ilişkilerine zarar verir. Türkiye ile KKTC arasındaki bütünleşmeyi hızlandırır. Bu da bugüne kadar yürütülen bütün çabaların boşa gitmesi anlamına gelir`` ifadelerini kullandı. 
Dışişleri Bakanı İsmail Cem de Brüksel temaslarında, Kıbrıs sorunu konusunda düşünce ve endişelerini AB kanadına açıkça yansıtmayı ve uyarmayı görev olarak algıladığını söyledi. 
Cem, Güney Kıbrıs`ın AB adaylığının, antlaşma ihlali olduğunu, bu yöndeki gelişmelerin, sorunun çözümünü güçleştireceğini ve herkesi zor durumda bırakacağını söyleyerek, ``AB ile Türkiye arasında ekonomik ilişkilerin de darbe alacağı`` üzerinde durdu. 
AB kanadı da 2001 boyunca, Kıbrıs`a ilişkin beklenti ve endişelerini yansıttı. AB Komisyonu`nun genişlemeden sorumlu üyesi Günter Verheugen, ``Bizim yaklaşımımız net: Eğer Kıbrıs sorununa siyasi bir çözüm gelmezse, eğer AB üyeleri buna rağmen Kıbrıs`ın tam üyeliğini kararlaştırırlarsa Türkiye ile AB arasında çok büyük bir kriz yaşanır. O zaman, bu işin içinden nasıl çıkılacağını hiç bilmiyorum`` sözlerini sık sık tekrarladı. 
KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ile Rum lider Glafkos Klerides arasındaki görüşmelerin başlaması, Brüksel`de de ``ortamı yumuşatan`` bir gelişme oldu. 
Belçika`nın Dönem Başkanlığı`nda gerçekleşen Laeken zirvesi, Türkiye açısından ``verimli ve sorunsuz`` oldu. AB devlet ve hükümet başkanları, AB`nin geleceğinin tartışılacağı bir platform olan Konvansiyon`un oluşumuna yeşil ışık yaktılar ve Türkiye`yi, bu oluşuma, diğer adaylarla eşit statüde dahil ederek ayrımcılık tartışmalarına son verdiler. Laeken zirvesi sonunda yayınlanan Başkanlık Sonuç Bildirisi`nin Türkiye`ye ilişkin paragrafında, Türkiye`nin tam üyelik müzakerelerinin başlangıç perspektifinin yakınlaştığı belirtildi. 
AB Laeken zirvesinde yayımlanan bir başka bildiri çerçevesinde, Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası`nın (AGSP) ``operasyonel`` olduğu resmen açıklandı, ancak NATO-AB işbirliği, Yunanistan`ın yaklaşımı nedeniyle gerçekleşmedi. Türkiye ise AGSP konusunda yapıcı tavrı nedeniyle kutlandı. 

10.01.2002

Yukarı

Ana Sayfa